Akşam alacasında gök karalanır

Sormaz kimsecikler siyah bulutlar

Ne vakit geldi de çöktü üstüme

Sormaz kimsecikler siyah bulutlar

Ne vakit küstüler mavi göklere


Üç bulut borçlu çıkmıştım günün birinde

İç cebimde gökyüzü katlı dururken

Mahcup ve tedirgin bir af diledim

İç cebimde gökyüzü katlı dururken

Yağmurlardan mağrur bir laf diledim


Sustular, susuldu, sessizlik oldu

Kusurdu ansızın bir şiir yazmak

Kayboldu martılar, kuşlar usuldu

Kusurdu ansızın bir şiir yazmak

Kaydoldu deftere, suçlar kusuldu


Bin yıllık yazgıdır gider gelenler

Duyulsun, elbette güller de ölür

Silinir olanlar olmazlarla bir

Duyulsun, elbette güller de ölür

Bilinir solanlar solmazlarla bir


Örülsün taş duvarlar tüm avlulara

Dört duvar arasında bir düş görülsün

Bilinsin bu rüya dilden dillere

Avlunun ortasına bir kuş gömülsün

Bilinsin bu rüya dilden dillere


Yokuşlar yürümekle geçse de ömrüm

Kâh olur kâh ölür yürürüz yalnız

An gelir dost ilinde yorgun düşeriz

Kâh olur kâh ölür yürürüz yalnız

Gün olur aleme dargın düşeriz