yazmayı istemiyorsak ismimizi üçüncü dalga karton kahve bardağına
ve adam başına 350 koyun düşüyorsa Falkland Adaları'nda
kapitalizm de başlı başına sanattır Afrika'da ve menemenin soğanlı mı soğansız mı olacağı ontolojik bir sorun değildir.
eğer tekeri patlayacaksa Tolstoy'un bisikletinin
seyircilerle,
seyir halinde,
seyrekleşerek,
seyredilemeyecekse o güzelim manzara
gitmenin erkenciliğinden söz edilebilir.
sen bana bakma,
hangi yaranın tekrar açılacağından tedirgin halimiz
sen bana bakarsan,
gözlerin ne kadar da emperyalist.
Rusya'yı saymazsak eğer Ortadoğu da büyüktür Plüton'dan.
barutu, pusulayı ve coğrafi keşifleri es geçiyorum,
seni seviyorum!
konu toplum ve yasaları olmayınca bir şeyler de yazılmıyor, faşistler kahrolsun!
füzyonsal bir aşk yaşıyorum, siyasiler hariç herkes duysun!
-bu şiirde Amerika "Şişman Adam"ı kullanmayacaktır-
kobayı olduğumu unuttuysam Dr. Mengele'nin
kafama bir şey düşebilir Alman uçaklarından
umuttur,
barış gelse de gelmese de gözlerin gelecek aklıma
gözlerin ne kadar da emperyalist.
yeterince ağırsa taşıdığımız yük, Ölü Deniz'de de dibi boylayabiliriz.
Atacama Çölü'ne asla yağmur yağmayacaktır, unutun.
ağlayacaktır geride kalan karbon ayak izlerimiz, küresel ısınmayı saymıyorum.
bu dünyayı terk etmeliyiz
bu dünyayı terk edersek Hiroşima'dan sağ çıkabiliriz
toparlanın, çağrısına ayak uydurursak
kırık kumbaralı çocuklara ideolojiler söyleriz.
silahlanmak tek seçenek değil hâlâ
borsaları patlatabiliriz
bir yatırım olarak bankaları yüzüstü yatırabiliriz
zaten kalkınma işlevini masalarda kaybettik.
madenleri yakarsak çeyrek altını önemsemeyiz
ve sabah beş buçukta bütün finansalları asabiliriz.
gözlerin ne kadar da emperyalist
gözlerin ne kadar?
huzur ütopya değildir, despotluk son bulsun.
magazin dergileri bir kenarda dursun,
yazılmamış bir kaç satır daha ve sonra bir şiir bulunsun!
inanıyorsak yeşile, toprağın rengini hatırlamadık da zaten ölüler bir köşede kıvranadursun.
Ayşe'nin Aliyi sevmeyişidir ipucum.
dokuz aylıkken düşmeye başlamıştım, anneme sorun
iki yaşımdayken de diz kapağım oluştu
o şarkı da Ali Kınık'ındı zaten unutun.
tramvay duraklarında bekleyen çocuklarınki kadar ağırdır sırtımızdaki çanta
ağırdır, sırtını dayayacak bir şey bulamayana dünya.
dönmüyor dünya bizden yana, biz dünyadan yana dönerken
çaysız ve sensiz oturulmuyor,
bu saatte balkon yıkanmıyor da.
yorulduysak sekülerliğimizden
bırakırız uzlaşmayı balkonla ve atlayabiliriz her an aşağıya
uçurumun dibinde sohbet etmek için başlar düşmelerimiz.
uyuma kapalıdır düzenimiz,
gözlerin açık kalsın uyuma.
kadir yıldız
2020-09-23T01:18:23+03:00ilgi gösterip okudunuz için teşekkür ederim. deneme yanılma yoluyla ilerlediğim için eksikliğim ve fazlalığım oluyor ve bunları sizin sayenizde görmek gerçekten mutluluk verici. yavaş yavaş güçleniyorum diyebilirim. siz eksik ve fazla olmayın, var olun
Emine Yaren Altınbaş
2020-09-22T00:07:34+03:00Bence kalemin çok güçlü Kadir.Ama Serhat'ın da dediği gibi göndermeler çok fazla,hepsi çok değerli ve çoğu bir haklılığın ürünü.Ama şiiri nefessiz bırakmış bazı kısımlarda.Diğer şiirinde dinginliğinle yeteneğini birleştirirsen ortaya çok güzel şeyler çıkaracağına inanıyorum.Kalemine sağlık ...
kadir yıldız
2020-09-21T16:17:37+03:00çok teşekkür ederim. düşünceleriniz fazlasıyla önemli. var olun
Serhat Tepe
2020-09-21T10:20:48+03:00Osman hocama katılıyorum. Fazlasıyla Ah Muhsin Ünlü esintisi hissettim. Şiir güzel ama fazlaca gönderme vardı. Her şeye gönderme yapacağım diyerek biraz boğmuşsunuz bence. Onun dışında hoş şiirdi, ellerinize sağlık, devamını bekliyorum..
İbrahim
2020-09-21T09:32:43+03:00"uçurumun dibinde sohbet etmek için başlar düşmelerimiz."
Ben üslubunuzu çok beğendim. Kaleminize sağlık.
kadir yıldız
2020-09-21T01:37:44+03:00teşekkür ederim. eksik olma
Osman Kosta
2020-09-21T01:32:19+03:00Biraz ah Muhsin Ünlü görüyorum.
Biraz da kendimi gördüm(şaka).
Reçetelerinden sonuç çıkmaz, boşver onları.
Ama ilk yarı epey güzel şiir