Niye böyle eğik duruyorsun diye sordu küçük kız ağaca. Ağacın cevap vereceğini tahmin bile etmeden.


Ağaç dallarını titretti, sararmış yapraklarını silkeledi ve anlatmaya koyuldu;


Yıllar önce senin yaşlarında küçük bir kız, kaybolmuştu ağlıyordu. Köyünden epey uzaklaşmıştı. 

Yanıma kadar geldi, şu an yaptığım gibi konuşup ona yolu tarif edecektim. Fakat öyle korkmuştu ki bir de benim sesim onu ürkütsün istemedim.


Yavaşça gövdemi eğerek ona yolu gösterdim. Küçük kız şaşkınlıkla bakakaldı. Yine de mesajımı anlamıştı.


Bir bana, bir yola baktı, gözleri fal taşı gibi açıktı. Başıyla belli belirsiz bir selam verdi. O an küçük kızın kalbi bana teşekkür etti bunu hissettim.


Köyü, gösterdiğim yönün ilerisindeydi. Koşarak uzaklaştı.


Biraz fazla eğilmiş olmalıyım ki, geri doğrulamadım. 


Az bir zaman sonra küçük kızın annesi yaklaştı. 


- Ağacımı bulmuşsun, napıyorsun burada? Ben de seni arıyordum.


- Anne bu.. ağaç.. diye kekeledi küçük kız.


- Biliyor musun ben senin yaşlarında küçücük bir kızken, buralarda kaybolmuştum. Bu ağaç bana yolu göstermişti. Sonra herkese anlattım bu olayı ama kimse inanmadı bana. Nasıl sevdin mi ağacımı?


- Ben inanıyorum anne, ağaç benimle konuştu! Aynı şeyleri anlattı bana. Sana inanıyorum ben üzülme!


- Ah benim bitanem sen yanımdayken ben hiç üzülmem ki.


Küçük kız ve annesi uzaklaşırken ağaca son kez baktılar.