Maziden kopan parçaları soluyorum yeniden. Kent geçen Ekim'den daha kalabalık ve gürültülü bu yıl. Herkes kendince bir hikâye kurabilmenin savaşını veriyor hâlâ. Kalabalıklaşan şehirde ömür tellerimiz birbirine değiyor. Kıvılcımlanan aşklar, tamir edilmeyi bekleyen yok olmaya yüz tutmuş kopuk parçalar ve doğru yere dokunup mutlu olmayı başarabilmiş, bize çok yabancı gelen o insanlar. Aynı şehrin farklı yüzleriyiz hepimiz. Şehrin ışıkları yanarken elindeki malı satamamış hüzünlü bir babayla aynı yolda yürüyorum ben. Genç yüreğimin yaralarını sarmaya, yaşama olan inancımı geri kazanmaya çalışırken ağır geliyor bu farklı yüzler. Yaş akıtanlardan çok, mazlum nazarlara sarılmak istiyorum. Sanki küçük bir odaya hapsedilmiş çocuklar gibiyiz ve bizi boğan bu şehirden kaçmak istiyorum. Tüm bu zincirlere rağmen sokak köşelerini gözlüyorum doğrusu. Bir mucize, bir parça ümit. Ne bulabilirsem razı geleceğim bir yaşama sebebi arıyorum anlamlandıramadığım hayatıma.