bir eksik vardı göğsümün tam ortasında.

yerini taktığım kuş kolyesiyle doldurmaya çalıştığım.

eksik, adımlarımı yavaşlattı.

eksik, gözlerimi tek bir noktaya uzun uzun baktırdı.

eksik, gevşek yumruklarımı sıktırdı.

ayağa kalkıp yürümekti beni bu eksikten ilk uzaklaştıran.

bir bebek başarısı gibi gururla ayağa kalktım ve yürüdüm.

istediğim yere, yöne...

eksiği aradım,

eksiği düşündüm.

hiçbir uzun yürüyüşe bir yolu tamamlamak için çıkmadım ben.

altımda yollar aktıkça içimde eksik tamamlandı.

altımda yollar aktıkça kendime yaklaştım.

göğsümün tam ortasında eksik olması için hiçbir sebep yoktu.

artık kendime varmıştım.

kendini bilen bir ben, kendini bilen adımlar attı.

adımlar onu aynı kentte farklı dünyalara getirdi.

bir eksik doğdu göğsümün ortasında.

yerini hiçbir şeyle dolduramadığım.

eksik ağır ağır büyüdü,

eksik beni içine aldı.

eksik bedenimi aştı, kentimi sardı.

ayağa kalkıp yürümekti ilk yaptığım, beni bu eksiğe götüren.

bebekken başardığım gibi, ayağa kalktım ve dengesiz adımlar attım,

beni kucağını açıp bekleyen birine.

eksiği gördüm.

eksik kucağını açıp bekleyen birinin yerindeki boşluktu.

hiçbir uzun yürüyüşe bir yolu tamamlamak için çıkmadım ki ben.

altımda yollar aktıkça kucak açan insanları aradım.

altımda yollar aktıkça varacak hiçbir yer bulamadım.

göğsümün tam ortasında eksik vardı, sebep apaçıktı.

eksiktim.

köklerini salacak bir yer bulamamak, işte o eksiklikti.

şimdi sadece lanet ediyorum insan olan halimizin üzücülüğüne,

köklerimi salmak için bu kadar uzun yıllar boyunca didindiğime...

eksik bir ben, eksik adımlar attı.

adımlar onu aynı kentte sevdiği sokaklarda gezdirdi.

bir kere daha tam olduğu zamanlardaki hisleri hissetmek için.

ve boynunda kuş kolyesi olan halini

bir apartman camındaki aynadan

görebilmek için.