bak ben yine kaçamıyorum. iyi şeyler yapmaya çalışıyorum ama öyle yalnızım ki bu yolda, anlarsın. sanki hiçbir şey olmuyor. olduğunda da izleri yapışıp kalıyor üzerime. olmuyor da olmuyor. hep acı bir tebessüm. uçsuz bucaksız, ipe sapa gelmeyen hayallerim var. küçükken boğazıma dizilen tüm hayalleri, şimdi kurabiliyorum. ama görüyorum ki bunlar sadece avuntu. gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini zaman gösterecek ama benim artık zamana da tahammülüm kalmadı. olmasa da olurlar gibi, anlarsın. anlarsın, anlarsın deyip duruyorum da sahi, anlar mısın? bak çok güzel çiçekli yollar var mesela. bana kalan sadece çamurlu yollar. üstüm başım çamur, kir, pas. şimdi bu hâlimle çiçekler beni kabul eder mi? etmez, evet. ben ellerimde tuttum ölümü. ellerimdeydi, avuçlarımın tam ortasında. kaçamadım. ıskaladım. bir gün yakalayacak ve bırakmayacak. ne olacak, sorarım sana? ölümden öte yol var mı canım benim? yok işte. kaçış yok. kurtuluş da yok. o zaman üzülmek neden? çıldırmak neden? hem güller kirlenmek isterler mi ölümle? ezilmek isterler mi ölümle? dayanırlar mı ellerimin çaresizliğine? ellerim, ellerimin ağırlığı altında eziliyor. bir de üzmeyelim gülleri, çiçekleri! ben dayanamıyorum ama çiçekler yaşasın ne olur! ellerimdeki ölümle tanışmasınlar.