Gözyaşlarım her zaman cesurdu, birbirlerini takip ederlerdi damlalar. Biri daha düşmeden çeneme, diğeri süzülürdü yanağımdan. Engel olamazdım, akmak istediklerinde kesemezdim yollarını. Yardım çığlıklarımdı onlar, içimdeki seslerin haykırışlarıydı. Yüksek sesle konuşamazdım çünkü cümlelerim gözyaşlarımın aksine içine kapanıktı bir zamanlar. Aklımda bütün karanlıkları gezip yine de gece diyemezdim dilimde. Şimdiyse hiçbir şey düşünmüyorum. Bomboş, tenha sokaklarda öylece yürüyorum ama buna rağmen binlerce anlatacaklarım var, susmuyorum. İç ve dış sesim sürekli birbirlerine sesleniyor, kelimeler karışıyor ve ben farklı konulu filmlerde kayboluyorum. Anlık duraksamalar ve boşluğa bakışlarım... İnsanlar değiştiğimi söylüyor, haksız da sayılmazlar. Aynadakini ben de tanımıyorum. Ellerimi tanıyorum hala. Öylece dokunuyorum aynanın diğer tarafından parmaklarıma. Aynılar. Utangaç ve tedirgin. Dokunduğumda ürküyorlar. Bilemiyorlar ne yapacaklarını, kendilerini nereye koyacaklarını. Ne kadar zaman geçerse geçsin, mevsimler değişsin ben yalan söylerim. İçimle dışım bambaşkadır, bilemezsin. Değişmeyen tek gerçek ellerim. Ellerime bak. Kitap cümlelerinin altını çizer, kurabiye yapar, küçük bir çocuğa ve sana dokunmak için bulutlara uzanır. Kelimelerle dahi anlatamıyorum, bakarsan eğer fark edebilirsin büyüyü. Beni tanımak istiyorsan kelimelerimi değil, ellerimi takip et.