Bir düş kapanına tutsak kaldım, kurtulamıyorum. İçinde kabuslarımla birlikte yaşıyorum. Küçük biblolar resmen gözlerini üzerime dikmişler, ahşaptan dokunuşlarıyla derime kıymıklar batıyor. Yine de onlardan ayrılamıyorum. Ben tutsak kaldım. Kendi isyanımı yönetmeye çalıştığım esnada başka isyanlarla yerle bir oldum. Elim kolum bağlandı, keşke kuşlar çözse tutsaklığımı. Hiçlikte öylece kavruluyorum, bu sıcak beni yakıyor. Gölgelerde saklananlar bana laf ediyor, ironik bu. Ne anlar ki onlar benim hâlimden? Bu kez isyanım hem kendime hem de sizlere. Hislerimin karışıklığı başka bilinmezliklerde kaybolmuş.

Komiktir ki son kalan umut kırıntılarımı da kurtuluşum zannettiğim kuşlar yedi. Ben de teslim olamıyorum, inat sonuçta. Düşüncelerim adeta kopan bir inci kolye gibi etrafa saçılıyor, toparlayamıyorum. Yolumun sonunu göremiyorum, zifiri karanlık. Ayaklarımın altındaki patika ise zaten arazi oldu. Kim bilir, nerede? Yıkıldı, gitti.


Yaşamım her daim soluksuz geçti şu zamana dek. Erken olgunlaşmamla birlikte farkına vardım etrafta olan biten her şeyin. Bu dünyanın renksizliği ile biraz hızlı tanıştım. Kendimi yetersiz hissetmeye, olan bitenlere katlanamamaya sürekli sebep aradım. Fark ettim ki toplum, yani sizler, bu kendimi kaybedişimde birer başrol olmuşsunuz.

Her şeyi iyi ve kötü olarak sınıflandırmışsınız. Ortasını asla kabul etmiyor, aykırı olanları dışlıyorsunuz. Zalimsiniz, nefretle dolusunuz. En büyük zevkiniz ise kaos, kabul edin artık bunu.

En büyük hazzınız kaos! Dışarıda katliam, kavga olsa oturur sadece bunu izlersiniz. Tatlı canınız, tavşan yüreğiniz ve çürümüş vicdanınız sizi çokça acizleştiriyor farkında değilsiniz.

Ah insanoğlu, ah!

Zaman akıp gidiyor ve elinizdeki yaşam tükeniyor. Farklılık yapmalı, iyilik yapmalısınız. Herkes bir sürünün peşinden ilerliyor, yapılan başka hiçbir şey yok. Bencillik ve kalpsizlik işgal etmiş her yeri. Bir sis gibi çökmüş yaşantımıza.

Bazısı tutar, kendi ideolojisine muhalif diye karşısındakinin kafasına sıkar. Bazısı daha ön yargılarından dolayı daha dinlemeden hemen infaz eder.

Kendi oluşturduğunuz algılar fazla olmadı mı? Yetmedi mi bu kibir ve kin? Kendi ruhlarınızda saklı tuttuğunuz o karanlık her yeri sardı. Gökyüzündeki güzelim yıldızları kirden göremez olduk. Akan suyu pislikten içemez olduk. Öten kuşların sesini bile işitemez, açan gül goncalarını koklayamaz olduk.

Her şey yok oluyor, yok ediyoruz. Kanın içinde banyo yapan iblislerle yarışır hâle gelmişiz.

Yaşamayı ve üretmeyi bırakmışız.

Tüketiyoruz, devam edeceğiz.

Tüketeceğiz, tüketeceğiz, tüketeceğiz...

Ta ki o da o yok olana dek.