kalbi kırık bir kuş düşlüyorum
temkinli, fedakar, sessiz
uçuyor, özgür
dallarından kopamıyor,
büyük bir lüks belki
ama kanatları var.
ne tesadüf ki sana benzetiyorum,
kanatların var, sessizsin
içinde yıkılan duvarları inşa edecek
akan rimellerini silecek,
yanında duracak bir adam istemiyorsun.
takdir ediyorum seni.
en uzun geceymiş bu gece,
seni en çok özlediğim değil
seni en çok sevdiğim,
en çok merak ettiğim,
hakkında telaşlandığım
sana sarılmak istediğim
ellerini tutmak için çırpındığım değil.
daha da uzun gecelerim olmuştu.
yanımda seni aradığım,
gözlerimden yaş gelmiyor diye
ağlamadım mı sanıyorsun yani.
acıları içime atıyorum diye,
kanamıyor muyum sanıyorsun.
benim en uzun gecem,
gittiğin geceydi.
tarih veremem belki, hafızam iyi değil bilirsin.
saati de hatırlamıyorum, hangi gün olduğunu
hayal meyal hatırlar gibiyim.
uçarken bir kalbe, aynı gökyüzünden
tutarken bir eli, hissederken bir sevgiyi.
bana dolaylı yoldan kattığın
sadece olmayışın değil, avuç içlerindeki çizgileri
neye benzettiğimle alakalı çok şey yazdım,
hepsini sildim geri, kaydetmedim de.
seni hatırlamamak için değildi,
anlamsız buldum, tutmadı yerini
dokunamadım sanki. basitti
kaygılanıyorum, yenemediğim korkularım yok
ama korkuyorum.
artık sıradanlaştıramıyorum
geçti gitti işte diyemiyorum.
türleri var yokluğunun, çeşitleri
bende bıraktığı izleri.
günlük hayatımda kayıplar yaşıyorum.
çok ciddi olarak söylüyorum neredesin?
en uzun gecenin hatırası olsun bari,
en anlamlı konuşmayı bu gece yapacağım sana.
sahiden hiç özlemedin mi?
inatçılık yapıyorum belki ama
o kadar biziz ki seninle,
öyle naif öyle aynı.
mümkün değil olmaması anlamlı.
senin dışında bir kadın sevmek,
bir bedene dokunmak, yalnızlığımı sınamak
çok zor geliyor, hayat telaşı ufak çaplı.
düşüyorum, kendim elbette kalkabiliyorum
sana gelmek istiyorum, elbette yürüyebilirim
ama nereye?
geçecek, bitecek diye diye
ısırdığım dudaklarım, uzattığım saçlarım
evinin önünden geçerken
numaralı gözlüğümle bakmaya çalıştığım sokağın,
aklıma geleceğini bildiğim halde
dinlediğim şarkıların,
ısrarla hatırladığım adın.
değersizleştiriyor zamanı,
hissizleştiriyor yazmaktan yorulmayan
ama aklımdan da çıkmayan satırlarımı.
ama vazgeçmiyorum,
sana bir sır vermeyeceğim, tahmin edersin
senden vazgeçemiyorum.
sahi şu an neredesin?
bir konum atsan, yahut adres versen
saatlerce beni bekler misin?
yemin ederim geleceğim.
en uzun gece bu değil, ay ışığı
senden daha az parlıyor,
saatler daha az geçiyor,
sokak lambaları hala seni hatırlatıyor.
değil, bu değil.
daha da uzun olacak gece
son defa ihtimali,
kalk şimdi pencerenden perdeyi kaldır
ay ışığını izle.
yalnızlığın sesi bu, dinle.
ellerini birleştir birbirine,
ve dile göğe.