Ne diyebilirim ki artık?

Kan akıtarak yürüdüğüm

her sokağın bana borcu var.

Tonlarca gelen varlığımı

daracık bir kafeste buldum.

Tilikum’a seslendim defalarca.

Yasa batıp çıktım.

Kurşun geçirmez camları

vura vura kırdım.

Direnç varmış yalnızca hayatta.

Büyük şeyler değil,

insanı delirten şey kılcal acılarmış.

Bıktım hep aynı şeyi duymaktan.

Bıktım herkesin tökezlediği taş olmaktan.

Bulduğum her delikten

duman olup sızdım.

Beş okyanusa bölündü parçalarım.

Beş kerede tavaf ettim dünyayı.

Küçücük bir odanın içinde

defalarca kayboldum.

Tilikum’un hatırıyla

sürdürdü kalbim atmayı.

Onun içindi gözyaşlarım.

Ne diyebilirim ki şimdi?

Verdiğim her kederde

bir ilmek daha ekleniyor boynuma.

Kaç keder eder benim yokluğum?

Kaç kez daha yapılır aynı hata?

Böyle olsun istemedim.

Bir düzlüğe hasretim, bilirsin.

Bırakma beni kendi hâlime.

İçimde hâlâ bir kuş

konmak bilmez.

İçimde hâlâ

biraz telaş.

N’olur kendi ellerimde

beni parya eyleme…