annem öldü, otuzunda kocaman bir çocuktum ben

gün karardı, gözüm yandı

-ağlamaklı oldum

dikiş attılar sol kaşıma

doktoru hiç görmedim

ne denir önünden şimdi yarım kalacak geleceğin

annem olsa bulabilirdi en güzel kelimeyi

ama ben annem değilim ki nereden bileyim okşanacak yerleri


kül tablasına dört paket sigara bastım bugün

belki o kadar da şarap içtim bir ağaca yaslanıp

bilmiyorum gözüm ne renk

ellerim artık var mı yok


babam da güçlü değilmiş

-dizleri üstünde ağladı

belki bin kere "lütfen," dedim

o binbir kere ağladı


ilk defa bu sayede dünyayı kurnazlık yapmadan anladım

çay bardakları boşaldı, yiyecekler tükendi

anlayışlı komşularca rabbe dua edildi

ilk toprağı kim attı bilmiyorum

-bugün hiç kürek görmedim

birkaçını yitirdim inançlarımın beyaz taşlar arasında

"solmuş çiçekler sevgi mi yoksa pişmanlık mı gösterir," ayrımını zerre içim almadı


annem yok ya artık içim mi yoksa hiçim mi var


nasıl uyuyacağım geceleri nasıl da nasırlanacak ellerim

kim tutabilir az evvel kamburlaşan sırtımı

göğe mi dönmeli yüzüm yoksa kumlu bir yere mi

hiçbir öğüt beni buna hazırlamaya nasıl yetecekti ki


kalbim diyorum yahu kalbim kaskatı

bakın, dokunsanıza!


belki üç kişilik tırnak yedim -yiyeceklerim de cabası

vurulmuş bir ceylan kadar titrer haldeyim bugün.