Uyarı: Burada anlattığım şeyler toplumun genel yaşantısını eleştirdiği için tepki alabileceğim şeyler. Lütfen bana “bazı kadınlar da şöyle yapıyor ama” gibi geri dönüşlerde bulunmayın. Burada kadınların “yaptıklarını” değil kadınlara “yaşatılanları” anlatacağım. Bu olaylar gerçek. Bu olaylardan daha kötü olan çok durum var. Bu kadar uzun yazdığım bir yazı bile yüzeysel kalıyor.




Şiddete, tacize, tecavüze maruz kalmamış veya öldürülmemiş “şanslı” kadınların ömürleri boyunca erkeklerle nasıl ve ne şekilde yaşadıklarını, kendi tecrübelerim ve toplumda duyduklarım doğrultusunda “öznel bir şekilde” anlatacağım.


Küçüklük zamanlarımı bilmediğim için size onlu yaşlardan itibaren anlatmaya başlıyorum.


En başta baba ilişkisiyle başlayacağım. Babanla mesafeli olmalısın, babaya her şey söylenmez, kadınların özeli vardır, ayıptır. Babalar senin yaşadığın her olayı bilmemeli yoksa sonu “çok fena” olabilir. Babalar kafasına uymadığı bir şey yaptığında seni eve hapsedebilir, okuma özgürlüğünü elinden alabilir. Bazı toplumlarda “başlık parası” için küçük yaşta; senin rızan olmayan, rızan olamayacağı bir yaşta evlendirebilir. Babadır, ne yapsa “mübah”tır çünkü. Bu algıya sahip birçok aile yapısı ve birçok baba olduğu için, babayla “arkadaş” olmayı istemek bir yana dursun, baban seni yaşattığı için bile minnettar kalıyorsun.


Onlu yaşlarındasın, yaşıtın erkek kuzenlerin var, sınıf arkadaşların var. O yaşlarda bu erkeklerin sünnetleri olur. “Erkeklik” ile ilişkilendirilen bu durum herkes tarafından coşkuyla kutlanır. Sen de o yaşlarında, belki biraz daha sonra, ergenliğe girersin. Sana öğretilen temel şeyler bunun “özel” olduğu, herkese söylenmesinin “ayıp” olduğu. Hatta regl yerine “hastalık” derler. Kötü bir şeymiş gibi. İlk reglini coşkuyla kutlamayı geç, babana bile söyleyemezsin. Hatta reglin ayıp olduğu düşüncesini öyle benimsersin ki, senin sağlıklı olduğun anlamına gelen kandan o kadar utanırsın ki, bazı kız arkadaşların sınıftaki erkeklere regli anlattı diye utanırsın, kızarsın o kız arkadaşlarına. Pedini gizlersin, bir erkek arkadaşın görmesin diye şekilden şekle girersin.


Ergenliğe girince bir diğer değişen şey ise bedenin. Memelerin belirginleşir, belin incelir. Zamanında cinsel organı dışarıda dolaştırılan erkek yaşıtlarının yanında senden “usturuplu” olman beklenir. Memelerinin ucu belli olmamalı, sütyen askın kıyafetinden gözükmemeli. Çünkü bunlar çok ayıp, böyle terbiyesiz bir kız olmaman gerekir. Duruma göre kapanman bile beklenebilir.


Senden o yaşlardan itibaren büyük küçük ev işleri beklenir, bunları öğrenmen “gerektiği” söylenir. Yapmazsan laf edilir. Yaparsın görülmez. Ama senin yaşıtın bir erkek masadan tabağını kaldırdığı için bile övgü alabilir.


(Buradan sonrası kadın erkek ilişkileri hakkında. Başka yönelimlere sahip insanlar hakkında bir bilgim olmadığı için ve kadın erkek ilişkisi konulu bir yazı yazdığım için diğer yönelimlere sahip ilişkilere değinmedim.)


Onlu yaşlarındayken, birini sevemezsin, yaşın küçüktür. Yaşıtın erkekler aile ortamında veya akraba ortamında hoşlandığı kız hakkında muhabbet ederken sen bunu yapamazsın. Sana kimse birini seviyor musun diye de sormaz. Çünkü sen “düzgün” bir kızsın. Bu yaşta öyle şey olur muymuş?


Liseye geçtiğinde bir sevgilin olur. Yaşın daha makuldür ama hâlâ “evlenilecek” bir durum olmadığı için ayıp bir şeydir, yasak bir şeydir. Yaşıtın erkeklere sürekli “Biri var mı?” diye soran akrabaların, sana böyle sorular sormaz. Çünkü sen “namuslu” bir kızsındır. Bu yaşta sevgili de neymiş?


“Erkekler seni kandırır”, “Erkekler seni üzer” derler ama yaşıtın erkeğe, bir kıza karşı nasıl davranması gerektiğini öğretmezler.


Birini çok seversin, ciddi bile düşünürsün. O yaşlar her türlü ilişkinin yaşanabileceği yaşlar. En iyi ihtimalle annene söylesen bile başka kimse bilemez. Tanıdıkların olduğu yerlere gitmezsin. Sokakta el ele tutuşmazsın. Bazı sokaklarda önlü arkalı yürüdüğün bile olur. “Aman biri görmesin” diye. Halbuki sadece seviyorsun ve seviliyorsun. Bunun için köşe bucak saklanılır mı?


Yaşıtın erkeklerin sevgilisi olunca gurur duyan, harçlığını artıran babalar kızının sevgilisi olmasına ihtimal bile vermez, kızına “yakıştıramaz”. Çünkü kızı çok namusludur. O babalar kızının sevgilisi olduğunu öğrenince psikolojik ve fiziksel şiddete başvurabilir. Bu yüzden en son babalar duyar. Bazen hiç duymaz.


Sevgilin olan erkeğe gelelim. Ülke gerçeklerinin farkında biriysen o kişinin “sana zarar verip vermeme ihtimalini”, “seni ifşa edip etmeme ihtimalini” hesaplarsın. Bu ülkede birçok kadın cinayeti, eski veya o dönemki eş tarafından işleniyor olsa bile kendini korumak için bu hesabı yapmaya çalışırsın. Eğer şanslıysan (birçok kadın maalesef bu şansa sahip değil) hesapların tutar. Kadın olmanın en büyük zorluklarından biri budur: aşık olduğun insandan kendini korumaya çalışmak.


Sana bu yaşına kadar ayıp olanlar öğretildiği için “Ne düşünüyorsun?”, “Ne istiyorsun?” soruları sorulmadığı için kim olduğunu tam olarak bilmiyor olabilirsin, bir erkekten nasıl karakter özellikleri beklediğini bilmiyor olabilirsin. Biraz da öz güvensiz bir kızsan ve baba sevgisini pek görememişsen baban gibi davranan erkeklerle birlikte olabilirsin. Sevgilin “seni sevdiği için” seni “kısıtlama”, “kıskançlık” adı altında “psikolojik şiddet”e maruz bıraktığında ona hayır diyemezsin, ondan ayrılamazsın. Çünkü senin ailenden gördüğün şey, ailenin senden istediği şey de buydu: yasaklarla yaşamak. Başkalarının sınırlarına uymaya çalışırsın. Kendi sınırlarının ne olduğunu bilmeden. Bu sana normal gelir, ama her zaman üzücü ve yıpratıcı bir deneyimdir. Ve bu deneyimi yaşatan erkeklerin sayısı çoktur.


Bir şekilde yolunda giden bir ilişkiye sahipsen (buna sahip olmana gerek de olmayabilir) önemli bir sorun kapıda: cinsellik. Muhtemelen o yaşına kadar sana “evlenmeden” cinsellik yaşamaman, hatta biriyle öpüşmemen söylendi. Ama sen sevgiline karşı (ya da sevgilin yoksa herhangi bir erkeğe karşı) cinsel çekim hissettin. Tam olarak “ne istediğini” ve “ne isteyebileceğini” bilmiyorsun.


Çünkü yaşıtın erkekler arasında yaygın olarak izlenilen pornoyu “duymamış” bile olabilirsin ya da ayıp olduğu için ve sen masum bir kız olduğun için hiç izlememiş olabilirsin. Bu yüzden yaşıtın erkeklere göre ne isteğini “daha az” bilirsin veya “hiç” bilmezsin. Çünkü sanki cinsel organın sana hiç lazım olmayacakmış gibi, bu sana öğretilmedi. “Evlenmediğin sürece” öğretilmesi gerektiğini düşünmeyen aileler de var, “evlenme durumunda olduğunda” bile sana bu durum hakkında bir şeyden bahsetmeyen aileler de. Ayıp olduğu için. Anlatmaya dili varmadıkları için.


Sen bunların sonucunda ne istediğini bilmediğin için “evet” veya “hayır” demeyi bilmiyor olabilirsin. İlişki içi cinsel zorbalığa maruz kalabilirsin. Seni bu konuda anlayacak, senin kendini tanımana fırsat verecek bir erkeği bulacak kadar “şanslı” olmayabilirsin.


Yakınlaşma yaşadığın veya cinsel deneyim yaşadığın bir ilişkin bitti. Ve eğer şanslıysan bu durum sadece senin ve partnerin arasında kaldı. Toplumda sana öğretilen değer algılarından dolayı kendini “çöp” hissedebilirsin. “Suçlu” hissedebilirsin. "İleride evleneceğim kişiye bu durumu nasıl açıklayacağım?" diye düşünebilirsin. Fakat yaşıtın erkekler birçok cinsel ilişki yaşamasına rağmen “evleneceğim kişi bakire olsun, namuslu olsun” deme ayrıcalığına ve küstahlığına sahiptir.


Bir sonraki partnerin tarafından ondan önce biriyle cinsel tecrübe yaşadığın için akıl sır ermeyecek psikolojik şiddetlere maruz kalabilirsin. Fiziksel şiddete ve öldürmeye kadar bile gidebilir. Evlendikten hemen sonra boşanmak da isteyebilir. Birçok erkek “namus bekçisi"dir ve o erkeklere denk gelmek hiç de zor değildir.


Ya da cinsel deneyim yaşadığın için olayların ileri boyutunda "zar diktirme operasyonu” geçirebilirsin. Aşağılanmalara maruz kalmamak için. Hâlâ bir erkeğin gözünde değerli olabilmek için. Çünkü bu ülkede tecavüze uğradığı için bile “değersiz” olarak görülen ve hiçbir erkeğin bu durumu “anlayamayacağını” düşündüğü için “kızlık zarı diktiren” kadınlar var.


Sorunun en temeli de şu: Erkeklerle aranda hep mesafe olduğu için bir erkekle arkadaş olmak ne bilmezsin. Arkadaşlık bile kuramadığın erkeklerle sevgililik bağı kurmaya çalışırsın. Genelde olmaz.


Şanslıysan ve okumanı isteyen bir ailen varsa okursun.

Şanslıysan sınıfındaki hiçbir erkek arkadaşının, okuduğun okullardaki hiçbir erkek hocanın tacizine, fiziksel ve psikolojik şiddetine maruz kalmazsın.

Şanslıysan okurken gömleğinin düğmesinden, eteğinin boyundan dolayı yargılanmazsın.


Sen okurken, çocuğun olunca kolay yapabileceğin bir mesleğin olsun derler. “Öğretmen ol, üç ay tatili var.” derler. Çocuğun olunca işi bırak derler. Senin kazandığın paranın hiçbir geçerliliği yokmuş gibi. Para kazanmak erkeğin göreviymiş gibi. Bunu diyen çevre ise yaşıtın bir erkeğe “asker ol” diyebilir. O erkeğin evleneceği kadının, “asker” olduğu için ne kadar zorluk yaşayabileceğini düşünmez. Doğmamış çocuğunun babasından ayrı olmasının ne kadar zor olacağını düşünmez. Çünkü çocuktan tek sorumlu olan kişiyi kadın olarak görürler. Çünkü erkek o evde sadece cüzdan görevindedir.


Bunlardan daha kötüsü bazı aileler bir kadın bir erkekle aynı ortamda çalışamaz gerekçesiyle kadın evlendikten sonra işten ayrılmasını ister, bunu kendine hak görür. Fakat eşi olan erkeğin bir kadınla aynı ortamda çalışmasında hiçbir sorun yoktur. O, o işe giren kadının ayıbıdır. Eşi olan erkeğin değil.


Evlendiğinde seni ve hiç “dokunulmamış” bedenini kırmızı bir kurdeleyle paketleyip erkeğe hediye ederler. Sen; ailesi ve o erkek için bir hizmetçisindir. Çalışan bir kadın olsan bile “ev işi kadının görevidir”.


Erkeğe yemek yapması bile öğretilmemiştir çünkü hayatının her döneminde ona yemek yapan bir kadın olmuştur ve “olacaktır”.


Erkek ev işi ile ilgili çoğu alanda gelişmemiştir çünkü her işini başkaları yaptığı için “gelişime gerek duyacağı” bir ortamı olmamıştır.


Kadınlar ayıp diye regl konuşamadıkları için erkekler reglin nasıl zorlu bir süreç haline gelebildiğini, birçok kadının nasıl ağrılar çektiğini bilmeyebilir. Ve bu zor süreçlerde “of çok triplisin, yine regl misin” gibi cahilce, empatiden ve anlayıştan yoksun laflar edebilirler.


Erkeklerin eksiklerini saymakla bitmez. Fakat birçoğu eksik olduğunun farkında bile değil. Aileden gördüğünü sorgulamadan kabul etmiş, üzerine bir şey koymamış erkeklerle dolu birçok yer.


Erkeklerin eksikliklerini, sevgilerini, ilgilerini, arkadaşlıklarını, anlayışlarını vermeye çalışan çok güçlü kadınlar, çok güçlü anneler tanıyorum. Hem anne hem baba olmaya çalışan anneler tanıyorum. O anneler elinden geleni yapsa bile o baba figürünü dolduramıyor, o erkek yetişememişliğini dolduramıyor.


“Erkekler sonradan olgunlaşır.” derler. Erkeklerin gelişime mecbur bırakılmadığı bu ataerkil toplumda erkekler ömürlerinin sonuna kadar bile olgunlaşamayabilir.


Biz kadınlar doğumumuzdan ölümümüze kadar erkeklere susuyor, alışıyor, göz yumuyoruz.


Bu düzenin bir gün değişmesi ve “psikolojik veya fiziksel şiddete uğramayan, taciz ve tecavüz edilmeyen, öldürülmeyen şanslı kadınlarla” dolu bir ülke, bir dünya dileğimle.



Not 1: Her şeyden önce kendinizi sevin. Ne istediğini bilen biri olun, bunun için çabalayın. Size saygı duymayan insanları hayatınızdan silmekten çekinmeyin. Biz bu pis zihniyetli erkeklere mecbur değiliz. Biz bu yozlaşmış toplumun bir parçası olmak zorunda değiliz. Biz biriciğiz, biz kendimize mecburuz.


Not 2: “Şanslı kadın” dedim sürekli. Çünkü bu ülkede, belki bu dünyada, psikolojik veya fiziksel şiddete maruz kalmadan, taciz tecavüz edilmeden, öldürülmeden yaşamına devam edebilen bir kadın olmak “şans” ile ilgilidir. Kadının giyimi, bulunduğu konum, o konumda bulunduğu saat yani kısaca kadın ile ilgili değildir.


Not 3: Kadınlar hakkında olumsuz bir şey yazmadım, yazmayacağım da. Kadın kadının dostudur. Kadın kadına muhtaçtır.


Not 4: Her erkeğin böyle olmadığını biliyorum. Bana saygı duyan, kadına saygı duyan erkekler tanıdım. Saygınızı hiç kaybetmemeniz dileğimle.