14 Haziran 2020 Pazar

22.51


"Her yandan Beyaz adamla çevriliyim, yukarıda gök yarılıyor orta yerinden, ayaklarımın altında yer sarsılıyor ve bir yerlerde beyaz bir şarkı, her yerde beyaz bir şarkı çalınıyor. Beyazlık, beni yakan beyazlık... Ateşin yanında oturuyor ve derimi inceliyorum, postumu. Daha önce hiç dikkatimi çekmemiş sanki, ne kadar da çirkinmiş meğer. Ama bir an duraksıyorum: Kim söyleyebilir bana güzelin ne olduğunu?"

Siyah Deri Beyaz Maskeler, Frantz Fanon



https://1000kitap.com/yazar/Langston-Hughes bir şiirinde şöyle demiş: 


"Hep Fransızca öğrenmek istedim.

Bir anlamı yok,

Hiç gitmeyeceğim Fransa'ya."


Ama hayatını kazanma uğraşı verirken yirmi iki yaşında gidecek Paris'e ve bir süre orada yaşayacaktır. 1924-1925 yıllarına denk gelir Paris macerası ve Frantz Fanon 1925 yılında gelir dünyaya. Bu satırlar da o ikisini anmak içindir. Renkli derili bir Amerikalı ve bir Fransız'a...


Lisede yılın şairi seçilmişti Hughes ve yirmi yaşında başladığı lise yıllarında İngilizce ödevine yönelik şöyle bir yazı kaleme almış: 


"Evet, yemeyi, uyumayı, içmeyi ve âşık olmayı severim. Severim çalışmayı, okumayı, öğrenmeyi ve hayatı anlamayı. Pipoyu severim Noel armağanlarından ya da plağı-Bessie, bap veya Bach.

Sanırım renkli olmak engellemez

başka ırktan arkadaşlarla aynı şeyleri sevmeyi.

Öyleyse yazdığım sayfa renkli mi olmalı? Yazan bensem, beyaz olamaz.

Ama hocam sizden de bir şeyler olacak o sayfada.

Siz beyazsınız 

Yine de benim parçamsınız, ben de sizin.

İşte, Amerikalı dediğin zaten bu.

İstemezsiniz belki bazen parçam olmayı.

Çoğu ben de istemem sizin parçanız olmayı.

Ama öyleyiz, gerçek bu!

Ben sizden öğrenirken, umarım öğrenirsiniz siz de benden bir şeyler.

daha yaşlı, daha beyaz

belki daha özgür olsanız da benden.


İşte İngilizce ödevim."



"İstemezsiniz belki bazen parçam olmayı.

Çoğu ben de istemem sizin parçanız olmayı.

Ama öyleyiz, gerçek bu!" 


Ama öyleyiz, gerçek bu! 


Fanon ise şöyle diyecek: 


"İçtenlikle söylemek gerekirse, Siyah insan, her şeyden önce geçmişin kölesidir. Ama her şeye rağmen bir insanım ben ve bu anlamda pusulanın keşfi ne kadar benimse, Peleponnes savaşları da o kadar benimdir."

Şu lanet olası beyazlık! Her ülkeye yayılan şu lanet hastalık! Önemli olan "zenci" olmak değil önemli olan "beyaz" olmadığını bilmek. Ben beyaz değilim. Renkliyim... ve her ülkede tüm renklilerin yapması gerektiği gibi beyazlara karışmak istemiyorum... Amerika'daki ırkçılık olaylarına yönelik bizim ülkece övündüğümüz bir eylem var. Siyahilere iyi davranmak ve onları ırkçılık söylemlerine maruz bırakmamak. Evet, siyahi arkadaşlarımıza bu şekilde sempatik gözüküyor olabilirsiniz. Çünkü sizin onlardan önce başka renklilerle sorunlarınız var, o yüzden kara olmak değil sorun, beyaz olmaktan kaçınabilmek.



Yoksul olma durumu insanı sefil de eder şair de, ikisini bir arada bulduğunuz vakit ev sahibine balad bile yazarsınız:


EVSAHİBİ BALADI


Ev sahibi, ev sahibi,

Evin damı akıyor 

Hani söylemiştim ya 

Geçen hafta.


Ev sahibi, ev sahibi,

Merdivenler dökülüyor.

İnip çıkarken düşmemek için 

Cambazlık gerekiyor.

On dolar borcum mu var size?

On dolar daha vereceğim ha? 

Peki, onarırsanız evi bir güzel, 

Artırırım kirayı on dolar.


Ne? Tahliye kararı mı alacaksın? 

Kaloriferi de keseceksin. 

Eşyalarımı tutup sokağa atacaksın öyle mi?


Eh, yüksekten atıyorsun, güvenle. 

Konuş, konuş da içini dök. 

Konuşacak halin kalmayacak, 

Yiyince yumruğu gözüne.


Polis! Polis!

Koşun tutun şu adamı.

Devleti yıkıyor.

Özel mülkiyete el koyuyor.


Bekçi düdüğü!

Devriye sireni!

Gözaltı.


Nezarethane.

Tecrit hücresi.

Gazetede başlıklar:

"EVSAHİBİNİ TEHDİT!"


"KİRACI KEFALETİ ÖDEMEDİ!" 


"YARGIÇ ZENCİYİ 90 GÜNE MAHKÛM ETTİ!"



Polis! Polis! Burada aranan bir suçlu var. Sık boğazını dizinle, burada bir suçlu var. Devleti de yıkabilir, beyazları da kesebilir. Polis! Polis! Bastır dizinle bırakma o Zenci'yi...


Siyahiler ne diyor şu beyazların ırkçılığına peki? Fanon'a kulak verelim:


"Bir ırkın başka bir ırka karşı duyduğu akıl dışı nefretten başka bir şey değildir renk ön yargısı; bir ırkın kendinden aşağı gördüğü bir ırka karşı takındığı hor görü tavrı ve nihayet, boyunduruk altında tutulan, sürekli aşağılanan ırkın iliklerine kadar işleyen kin ve öfke. Bir ırkın görünebilir en dış özelliği derisinin rengi olduğuna göre, bunun insanların kafa ve ruh derinliklerine bakılmaksızın ne olduklarına karar vermede başvurulan ilk kıstas olmasına şaşmamak gerekir mi?"


Hughes da beyazlar için yazılan mavallar diyecek.


"Tınmayız bile

beyazlar için yazılan mavalları

mavalları:

özgürlük ve Eşitlik

 -Hıh! Herkese mi?"


Siyahlar yazınca lakin derisi de ruhu da siyah olanlar yazınca kitapları epey tesirli oluyor. Beyaz olmayan herkesi alıp bir insanlık utancına sürükleyecek kadar tesirli oluyor... o yüzden siyahların ne dediğine de bakmanız gerekiyor. İster Amerika, İster Fransa, İster Afrika'da gerçek siyahlar hep aynı dili konuşuyor. Beyazların zulmünden geliştirdikleri o ortak dili... ve ertelenmiş düşleri dile getiriyorlar.



Bir gün,

iki takım elbise birden 

alacağım aynı anda!


Tüm istediğim 

bir şişe cin daha!


Tüm istediğim 

eşya taksidinin bitmesi.


Tüm istediğim bir hanım 

benden yana, bana karşı değil.

Söyle bebeğim, aklın kesiyor mu?


Cennet, cennet benim evim! 

Geride bırakıp şu dünyayı ayak basınca ihtişama benim de bir tahtım olacak!


Memur olmak istiyorum.


Televizyon istiyorum.


Biliyor musun,

bu yaşa geldim

doğru dürüst bir radyom olmadı.

Bach’ı tanımak isterdim.


Ertelenmiş 

bir düşün

kurgusu.