Eski yangınlardan geldik 

Eski ağaçlara yeni bayraklar gerdik pirüpak

Tüm şehri susturdum duy beni 

Senli bir gece vapurundan yapılmış sanki bağırmak 

Sözümün derdi sensen kar soğuklarından geçer 

Ölmez, can suyundan içer zehirli ırmakların

Sözümün derdi sensen ayaklanır sesim 

Bir zamanlar vardı: İstanbul'da dilsiz doğmuş bir müezzinim

Çığlıklar geçiyor her yanımdan 

Sen konuş ben dinleyeyim


Öyle ki söylenecekler vardır 

Dünyayı saran zehirler, istasyon beklemeleri uzunca 

Gözlerim havada asılı kalıyor

Kapıdan girmeler sensiz kalınca 

Oysa 40 matem düştü payımıza 41 şenlik becerdik 

Her kış bir kibrit verdi bize 

Nil'den yürüdük Fırat'tan geldik, gözlerinden kurak

İşten bile değil bir taşa takılmak ama

Gel tut beni kaldırma 

Her ne olursa bir şeyler sürdür bağrımda 

Her ne olursa, biraz da nasıl uygun görürsen 

Gel girelim şu gün dönümlerine, kapat kapıyı üstümüzden


Su kenarında cebimize kibritler doldurur evren

Ve tek gözüm kör, tek bacağım topal 

Tek başına bir deniz ağlar içine içine 

Oysası var bunun, aması var, lâkini var

Gel kapat kapıyı üstümüzden

Dışarıda kalsın ilahi karar


Bir bayrak gibi tuttukça avcumda

Gerdikçe gövdeme, ben seni bir bayrak gibi 

Endişe saçlarımı okşatır zamana

Nehirlerim dünden razı bir çift göze kaç asır akmaya 


Arkamızda yüründükçe yaşayan yollar var korkma 

Eski yangınlardan geldik bir kibrit fırlat ormana