Bizi kızıl alevler birleştiremedi
Dolunayın ışıltısında oturduk
Bir bakıştı gözlerimizi korkutan
Yüzlerimiz birbirine dönmedi
İki yüce yıldız gibiydik o gece
Öyle kuvvetli bir çekim ki
Bizi ayrı tutmaya yeminli
Öyle kuvvetli ki
Bir dokunuşla yanacağımız belli
Süzüldü dans eden bedenlerimiz
Değemedi omuzlarımız, ellerimiz
Şeffaf esnek bir duvardı aramızdaki
Mesafesizliğe rağmen devasaydı boşluk
Oracıktaydık ama birbirimizi itip durduk
Kızıl tanrının sinekleri yiyip durdu
Tırnaklarımız zehir doldu
Dudaklarımız kupkuruydu
Ganeşa bizi adeta kovuyordu
Sustuk kaldık güzelliğimizle
Kelimeler dünyaya ait değildi
Yalnız kalbin attı iki adım ötede
Benimkiyle aynı ritimde
Gözetleyen ayçiçek tarlalarından aşıp geldik
Peygamber develeri dua etti vuslatımıza
Zarif güzel bacaklarında güzel gözler vardı
Koca deniz dudaklarını ıslatmaya yetmedi
Bağrımda aşkın, kafamda yangın
Zıplayarak oynadım etrafında ateşin
Hamakta uzandım kucağımda kaygı
Güneş battı, temmuzda kışından baydım
Yıldızları okudum seni ararken
Dolunayla seni buldum
Turkuaz kapının önünde
Zehrine ortak oldum
Veda edemedim giderken yüzüne
Sarılamadım, ortalıkta yoktun yine
Kapkara bir mağaradasın anladım
Belki bir yudum su verirdim çölüne
Esnek duvar bizi ayrı tutmaya var
Çöktüm önüne kalbimde isyanlar
Herkese uzanır da parmaklarım
Bir sana dokunamam.
Mısra Ergök
2022-07-29T23:35:01+03:00Okul ders kitaplarındaki epik şiirlerin tadını aldım nedense. Ahenk ögelerinden kaynaklı olabilir. O yüzden sevemedim pek. :)