Yirmi yıldır kopmamışlardı. Okulda başlayan birliktelikleri o gece tamamen bitmişti. Yıllar boyunca neler yaşamışlar ama asla birbirlerinden vazgeçememişlerdi. Ta ki o geceye dek… Bir aydır kimseyi aramamıştı Yusuf ve diğerleri de onu aramamışlardı. Bazen ne yaptıklarını nasıl olduklarını çok merak ediyor özlüyorsa da yapamıyordu işte. Diğer arkadaşları birbirleriyle konuşuyorlar mıydı emin değildi. Ama o geceden sonra Hepsinin hayatı değişmişti.

 

Dün gece aklından çıkmıyordu bir türlü. Yatağında uzanırken hissettiği soğuk bedenli kadın, sevgilisinin odanın kapısında belirip sonra ikisinin de kaybolması, ardından bahçeye çıktığında yine o kadınla karşı karşıya gelmesi… Kadını gördüğü anda başı dönmeye başlamış ve yığılıp kalmıştı bahçede. Sabah güneş doğarken kendine geldiğinde yanında kimse yoktu. Saatlerce orada uzanmaktan tüm bedeni tutulmuş ve üşümüştü. Güçlükle ayağa kalkıp eve dönmüş, sıcak bir duş alıp salondaki koltuğa uzanmış ve uyuya kalmıştı.

 

Telefonunun çalmasıyla uyandığında akşam olmak üzereydi. Yayınevinden arıyorlardı ama cevap vermeden kapattı. Kendini konuşacak durumda hissetmiyordu. Çalışma odasına gidip bilgisayarını açtı. O güne kadar yazdıklarına göz atıp yazmaya devam etti. Kitabının yarısına gelmişti ve bir an önce bitirmek istiyordu. Bitirmek istiyordu çünkü aklında yeni bir fikir belirmişti. O gizemli kadını yazmak istiyordu ve içindeki bu isteğe karşı koyamadığı gibi, çığ gibi durmadan büyüyordu. Hiç durmadan saatlerce yarım kalan kitabı bitirmek için yazdı. Sırf yazmış olmak ve bitirmek için yazıyordu. Ne imla ne de mantık hatalarına dikkat etmiyordu nasıl olsa yayınevi düzeltecekti onları. Nihayet kitabı bitirdiğinde yeniden sabah olmuştu.

 

Tuhaf bir şekilde kendini yorgun hissetmiyordu. Güzel bir kahvaltı yapıp, dışarı çıkıp bir saat kadar yürüyüş yaptı ağaçların arasında. Sonra eve geri dönüp kitabının taslağını yayın evine elektronik postayla gönderdi. Ardından editörünü arayıp kontrol etmesini, eğer değişiklikler yapmak isterse ona dönmesini istediğini söyledi. Telefonu kapattıktan sonra yeniden bilgisayarın başına geçmeden önce biraz uyumak istedi. Gözlerini kapatıp uzandı salondaki koltuğa. Artık yatağına gitmek istemiyordu.

 

Çığlık sesini duyunca uzandığı yerden fırlayıp ayağa kalktığında her yer karanlıktı. Bir an nerede olduğunu anlayamadı, gözleri karanlığa alışıncaya kadar hareketsiz durdu ayakta. Üst kattan gelen ayak seslerinin ardından şiddetli bir kapı çarpma sesiyle irkildi. Kapının çarpmasından sonra bir kaç saniye sessizlik ardından bir kadının ağlayarak yalvarmasını duydu. ‘’Lütfen! Yalvarırım yapma!’’ Ardından kadın bir çığlık daha atmıştı. Bir an sevgilisinin sesine ne kadar benzediğini düşününce tüm gücüyle karanlığın arasında tüm gücüyle üst kata doğru koşmaya başladı. Merdivenlere geldiğinde ilk basamağa adımını atarken tökezleyip düştü. Yüzünü basamaklara çarpmamak için elleriyle kendini korumak istediyse de başaramadı ve burnunu basamağın kenarına çarpınca acıyla çığlık attı. Biraz bekleyip kendini toparladıktan sonra doğrulup basamakları ikişer üçer çıkarak üst kata geldi. Kapalı kapının önüne geldiğinde, kapının altından sızan ışığı gördü. Hala içeriden bir kadının ağlarken çıkardığı hıçkırık sesleri geliyordu. Kapının koluna uzanıp açmaya çalışınca kilitli olduğunu gördü. Birkaç defa denediyse de açamadı kapıyı. Biraz gerilip omzuyla yüklendi kapıya yine açamadı. Bu defa kapının kilidinin olduğu yere bir tekme savurdu. Yine açılmadı. Birkaç adım daha geri çekildi bu defa tüm gücüyle omzunu yasladı kapıya. Açıldığında karanlık bir odanın ortasında buldu kendini. Kimse yoktu. Pencere açık, tül perde rüzgarın etkisiyle uçuşuyordu. Aklını mı kaçırıyordu? O çığlık ve ağlama sesleri, ardından ayak sesleri? Delirdiğini düşündü. Pencerenin önünde tül perde uçuşurken odanın ortasındaki yatağın üzerine çöküp kaldı.  

 

Ya bu evde bir sorun vardı ya da aklında… İlk günden beri aklını kemiren şüpheler daha güçlü bir şekilde beynini işgal ediyordu. Kolaylıkla elde ettiğimiz tüm güzelliklerin bir bedeli vardır… Diye düşünürken sevgilisini sözü aklına geldi. ‘’Yine başlamayacaksın değil mi? Sıkıldım senin bu komplo teorilerinden, hayal gücünün saçmaladıklarından. Ya bir kez olsun kabul et, bir kez olsun istediğimiz olunca sorgulamayı bırak ve sadece yaşarken tadını çıkar! Çok mu zor?’’

Sevgilisi şimdi burada olup yaşadıklarına tanık olsaydı aynı şeyleri söyler miydi? Bunun nasıl tadını çıkarabilirdi ki? Oturduğu yerde rüzgarın serinliğini üşüyünce pencereye kapatmak için ayağa kalktığı anda bir çift el hissetti boğazında. Ne olduğunu bile anlayamadan üzerine çıkan birinin ağırlığıyla sırt üstü düştü yatağa. Boğazındaki parmaklar öyle şiddetli sıkıyordu ki nefessiz kaldı. ‘’Bunu bana nasıl yaparsın!’’ diye bağırıyordu kadın parmaklarını Yusuf’un boğazından ayırmadan. ‘’Bunu neden yaptın!’’ Karşı koymaya çalışsa da nefessiz kaldıkça gücü de azalıyordu. Karşı koymayı bıraktı. Kolları iki yanda yatakta uzanırken gözleri kapandı. Gözleri kapandığı anda boğazındaki parmaklar çekildi ve tüm gücüyle nefes aldı. Dakikalarca suyun altında nefessiz kalmış birinin son gayretiyle suyun üzerine çıktığında aldığı gibi derin derin nefes almaya başladı. Kendine geldiğinde odaa yalnızdı ve hala tül perde rüzgarın etkisiyle uçuşuyordu.

 

Bir süre hareketsiz uzandı yatakta. Deli gibi çarpan kalbi yavaşça düzelmeye başladığında bir arabanın motor sesini duydu. Bahçesine gelip durmuştu. Güçlükle yatakta doğrulurken kapı zilini duydu. Ağır adımlarla alt kata inip kapıyı açtı. Karşısında Altan vardı…