Bir ay önce…
-Yener ve Mustafa’yla konuştun mu?
-Evet yoldaymışlar. Yeri bulamamışlar ben de konum gönderdim yarım saate burada olurlar. Bu arada Cidden burayı nasıl bu kadar ucuza aldın?
-Bilmiyorum, Sevgi bulmuş internetten sanırım. Çok ısrar edince ben de tamam dedim bir görelim. Şimdi buradayız işte.
-Sahi Sevgi nerede bu arada, bize katılmayacak mı?
-Bu aralar işleri yoğun sürekli toplantılara girip çıkıyor. Ben bile doğru düzgün göremiyorum onu. Bayi toplantısı yapacaklarmış, otelde kalacak iki gün.
-Kötü olmuş, zaten senede iki defa bir araya gelebiliyoruz. Keşke o da burada olsaydı.
-Neyse, sen nasılsın bu arada, yanında gelen yeni kız arkadaşın mı?
-Yeni sayılmaz, yani karışık mevzu. Gece uzun bir ara anlatırım sana.
-Tamam, siz arka bahçeye geçip havuzun tadını çıkarın, ben de mangal için etleri hazırlayayım.
-Oğlum havuz olduğunu neden gelmeden önce söylemedin ki? Hazırlıklı gelirdik.
-Kusura bakma ama rahat olun. Sonuçta biz bizeyiz. Üniversitede yaşadıklarımızı hatırlasana… Gizlimiz saklımız varmış gibi davranma şimdi.
Altan’ı kız arkadaşının yanına gönderdikten sonra içeri girip dolaptan etleri çıkardı. Bir torba mangal kömürünü de kolunun altına alıp tam onların yanına gidecekken kapı zilinin çaldığını duyunca elindekileri tezgaha bırakıp kapıya yöneldi.
Kapıyı açtığı anda Mustafa’yla göz göze geldi. Hemen arkasında Yener ve ikisinin eşleri… Üniversitedeyken dört yıl boyunca aynı evi paylaştıkları en yakın arkadaşları bir yıl aradan sonra yine yanındaydı. Tam bir şey diyecekti ki Mustafa kollarını açıp sarıldı sımsıkı.
-Oğlum, burayı bulmak için yol boyu sana küfrettim ama evi ve bulunduğu yeri görünce tamam dedim bu defa turnayı gözünden vurmuş bu adam… Ne yaptın sayısaldan büyük ikramiye falan mı kazandın burayı satın almak için?
Cevap vermesini beklemeden Mustafa karısını da yanına alıp evin içine girmişti bile. Onlar hayran hayran evin içini incelerken Yener geldi yanına.
-Dışarıda bir mekanda toplanmak yerine bizi buraya çağırman isabet olmuş. Benimle gel, arabanın bagajı tek başıma taşıyamayacağım kadar çok içkiyle dolu….
Yener’le birlikte bagajdaki içkileri taşırken diğer arkadaşları çoktan arka bahçede toplanmış mangalı yakmışlardı. Kadınlar etleri pişirmeye hazırlanıyorlar, erkekler koyu bir sohbete başlamışlardı bile.Yener’le birlikte bütün içkileri mutfağa taşıyıp dolaba yerleştirirlerken, Yener duraksadı.
-Yusuf! Sen iyi misin?
-İyiyim, neden sordun?
-Biraz durgun gibisin.
-Yok hayır bir sorun yok, kitabım üzerinde çalışıyorum işte.
-Gerçekten çok güzel bir ev bulmuşsun. Hem medeniyetten uzakta, hem de tam kalbinde gibi. Saklı kalmış bir cennet burası.
-Aslında ben bulmadım, Sevgi buldu…
-Sahi o nerede? Aranızda bir sorun yok değil mi?
-Yok, aslında var, ne bileyim karışık… Çok çalışıyor…
-O hep öyleydi zaten. Biliyorsun, bunu bilerek onunla birlikte olmadın mı?
-Evet abi öyle ama dedim ya işte, neyse boş verelim şimdi bunu…
-Tamam ama biliyorsun bana her zaman anlatabilirsin.
-Biliyorum…
Mangal başında yapılan şakalar, eğlenceli sohbetler, Mustafa’nın giysileriyle havuza atlaması, Altan’ın okul zamanında olduğu gibi sürekli onunla dalga geçmesi derken gece yarısı olmuş kadınlar odalarına çekilmişlerdi. Altan, Mustafa, Yener ve Yusuf bahçenin ortasındaki ahşap masanın etrafında oturmuş, alkolün de etkisiyle hafif çakırkeyif halde eski günleri konuşuyorlardı. Yener ve Mustafa evliliklerinden bahsederken Altan sessizce onları dinliyordu. Yusuf ise Sevgi’yi düşünüyordu o an nerede olduğunu ne yaptığını… Mustafa alkole karşı diğerlerinden daha dayanıksızdı ve içmeye devam ettikçe çenesi düşüyordu. Konuşurken kelimeleri yuvarlıyor, bazı söyledikleri anlaşılmıyordu.
-Ben karımı aldattım….
Herkes gülüp eğlenirken Mustafa’nın bu söylediğiyle birlikte buz gibi bir hava esti ortamda.
-Evet aldattım ve pişman değilim, yeniden olsa yeniden yapardım!
Yener tutamadı kendini.
-Ne saçmalıyorsun oğlum sen?
-Aldattım diyorum . Hem de senin karınla!
Yener duyduğunu anlamamış gibi boş gözlerle Mustafa’ya baktı birkaç saniye, sonra yerinden fırlayıp üzerine atladı. Altan ve Yusuf zorla tutup Yener’i Mustafa’nın üzerinden aldılar. Mustafa hala konuşmaya devam ediyordu ya da konuşmaya çalışıyordu. Kelimeler ağzının içinde geveleniyor ne dediği anlaşılmıyordu. Yener kıpkırmızı olmuştu. Bir an durup yeniden Mustafa’nın üzerin atlamak istediyse de Altan izin vermemişti. Yusuf Mustafa’yı düştüğü yerden kaldırıp evin içine götürdü. Geri döndüğünde Yener ve Altan konuşuyorlardı.
‘’Abi sen onun dediklerine bakma çok sarhoş. Ne dediğini bilmiyor.’’ Dedi Altan
-Nasıl bilmiyor oğlum! Adamın ne dediğini duymadın mı?
-Duydum abi duydum da yarın sabah ayık kafayla konuşalım bunu. Şu an hiç birimiz sağlıklı düşünemiyoruz.
-Düşünecek bir şey yok!
Yener boş içki şişelerini üzerinde durduğu masaya bir tekme savurup devirdikten sonra küfrede küfrede ön bahçeye park ettiği arabasına doğru yürümeye başladı. Yusuf ardından gitti.
-Abi bu halde araba kullanamazsın ne olur gel, sabah olunca her şeyi detaylıca konuşuruz. Yapma böyle!
-Neyi yapmayayım lan! Neyi yapmayayım! Hem sen önce beni bırak da kendi derdinle ilgilen!
-Neymiş benim derdim?
-Sevgi nerede lan?
-Demiştim ya abi toplantıda işleri yoğun bu aralar.
-Bok yoğun! Oğlum bir aydır Sevgi’ye ulaşamıyorum ben. Mesaj atıyorum dönmüyor. Telefonu sürekli kapalı.
-Saçmalama abi daha dün konuştum onunla. Nasıl kapalı olur. Yanlış numarayı aramış olamaz mısın?
-Oğlum, biliyorsun değil mi Sevgi benim kuzenim, aynı zaman da en yakın arkadaşım her şeyini bilirim ben. Bir ay önce senile kavga ettiğini söyledi bana, senden ayrılacağını. O günden beri haber alamıyorum ondan. Şimdi sen kalkmış işleri falan var diyorsun. Ne saçmalıyorsun lan sen!
Yener arabanın kontağını çevirip çalıştırırken Yusuf öylece dona kalmıştı. Yener vitesi takıp arabayı hareket ettirdikten sonra durdu. Yusuf’a bakıp:
-O kadın kim? Biz buraya geldiğimizde üst kattaki pencerede duran! Sevgi’yi onunla mı aldatıyorsun?
Yener gaz pedalına basıp oradan uzaklaşırken Yusuf bu son söylediğini anlayamamıştı. O giderken arkasından bakakaldı.