Verilen ilaçların etkisi geçmeye başlamıştı. Gözlerini açtığında akşam oluyordu. Odanın içini dolduran güneş ışığı azalmıştı. Pencereye doğru dönmeye çalışırken fark etti. İki eli iki yanında duran yatağın kenarlarına bağlanmıştı. Bir süre kurtulmaya çalıştı ama öyle yorgun hissediyordu ki kendini, vazgeçti. Kapattı gözlerini.

 

-Hastanın ellerini çözebilirsiniz.

 

Bileklerindeki bağların çözülmesiyle birlikte rahatladığını hissetti Yusuf. Yanı başında duran kadını gördü. Sanki çok uzaklardan sesleniyormuş gibi geliyordu sesi ve gittikçe yaklaşan.


-Yusuf Bey nerede olduğunuzu biliyor musunuz?


Yatağın üzerinde hafifçe doğrulmaya çalışırken tüm bedenin tutulmuş olduğunu anladı hissettiği ağrıyla. Biraz daha kendine gelince cevap verdi kadına.


-Neden buradayım?

-Bir sinir krizi geçirdiniz. Sakinleşmeniz için sizi uyutmak zorunda kaldık.

-Ne zamandır buradayım?

-Yaklaşık bir haftadır. En son ne hatırlıyordunuz?

-Altan, Altan yanımdaydı ve saçma sapan bir şeyler söylüyordu.

-Nasıl şeyler?

-Sevgi ölmüş. Ve cesedini ben bulmuşum. Ama bu çok saçma. Onunla telefonda konuştum, yanımdaydı, iki ay önce ölmüş… Bu nasıl olabilir?

-Yusuf Bey çok ağır bir travma atlatmışsınız. Böyle durumlarda hafıza kaybı yaşamanız normal. Sevgilinize dair en son ne hatırlıyorsunuz?

-Daha iki gün önce… Yani bir haftadır buradaysam ondan önce işte, evdeydi, yanımdaydı. Ondan önce de telefonda konuştuk, işi yüzünden geç geleceğini söylemişti. Sonra bir sabah yanımdaydı, ben verandada uyuya kalmışım beni uyandırdı. Ondan önce de o evi o bulmuştu. Birlikte tuttuk…

-Yusuf Bey, Sevgi hanım iki ay önce siz o evi tutmadan önce ölmüş. Ve bir ay önce siz onun cesedini bulmuşsunuz. Anlıyorum, bu çok zor bir durum ama artık bu gerçekle yüzleşmeniz gerekiyor.

-Gerçek bu zaten! Sevgi ölmedi diyorum size. İnanmıyorsanız o emlakçı kadınla konuşun. Sevgi’yle birlikte o kadınla görüştük. Evi birlikte tuttuk!

-Bakın, bütün polis tutanaklarını ve tanıkların ifadelerini okudum. Bunların içinde emlakçı kadının da ifadesi vardı ve yalnız olduğunuzu söylemiş. Artık direnmeyi bırakın. Size yardımcı olmak için elimden geleni yapacağım ama siz de bana biraz yardımcı olun.

 

Yusuf hatırlamaya çalıştı. Ama hatırladığı her anda sevgilisi hayattaydı. Daha fazla itiraz etmenin anlamsız olacağını anlayınca itiraz etmekten vazgeçti. O andan itibaren sevgilisinin ölmüş olduğunu kabul edermiş gibi davranmaya başladı. Bir hafta daha o hastanede kaldıktan sonra haftada bir kontrole gelmek şartıyla çıktı. Hastanenin çıkışında Altan onu bekliyordu.

 

-Daha iyi misin?

-Evet

-Yusuf, eve gitmek zorunda değiliz, gel birkaç gün benimle kal. Birlikte bir şeyler yaparız.

-Teşekkür ederim ama eve gitsem iyi olacak. Yeniden yazmaya başlamam gerekiyor.

-Biraz ara ver. Yapma böyle. Yine önceki gibi olmanı istemiyorum.

-İyiyim ben. Biraz yalnız kalayım. Gerçekten iyiyim. İstersen sen gel bende kal birkaç gün…

-Yok, eğer yalnız kalmak sana iyi gelecekse tamam. Ama her gün gelip kontrol edeceğim seni…

 

Altan Yusuf’u eve bıraktığında, Yusuf evinin kapısında Sevgi’yi gördü. Altan’a bir şey demeden arabadan indi. Arkadaşıyla vedalaştıktan sonra ağır adımlarla Sevgi’ye doğru yürüdü.