vefat doktrini bir elveda kadar

şah damarımdan gezen bir hüzün

kalemimde doğa katil, hayat fenafillah

şu ovalara yeşilden mutluluk eken rabb’a illallah etmeye teşne

kimsesiz tinim, surud olur göz yaşlarımda


sessizim bir kuyu dibinde

beni yutkundurtmayan bu güneşin tenime işleyişinde

gırtlağımdan kopardığım kıyametler

sessiz, ılıman bir odundan liman kadar


gözlerim açamadığım kapılar kadar ağır bugün

rabbe yalvarış

secdelere nüksedişim

bağrımdan yangın kopuyor


kaçışıp gidenler

kurtaramadıkları ümitlerim

feryat figan diz döven emellerim

buralar yangın yeri ey bahar


açsam kollarımı çığırsam da yalvarsam

nafile, nafile annemin yüzünden kaçıyor gözlerim

ellerim bana yabancı, öksüz bedenimde mahpus hayat

dört duvarın arasında mutsuz suratlar görüyorum


acılarla kardeş kaldım

oysa ki; genç yanaklarımı öpen

tatlı meltemler vardı

gözlerim kapanmış dünyeviliğe kederimden


ağlarım, ağlarım ne çare

biçare çatısız evimde yine yakınırım o yellerden

nankörüm, temelinden sarsılmışım

günahkarım, yoksulum, yoksunum

tanrım bana sırtını dönüp ötelere koymuş


o dağ senin bu dağ benim yürümek geliyor içimden

adımlarım kadar tevbe etsem affolur mu çatık kaşlarımın hiddeti

infazından kaçılmaz bir cellatım,

koydular köyün en istenmeyen köşesine


yanarım yalnızlığıma yanarım

küçük çocukların yüzlerini güldüremediğime yanarım

ilk baş kendimin infazına yanarım

bağrım bir yangın yeri ey bahar


bir de sen bastırma güneşinle

dövme yellerinle, ben yanarım

ruhum tarumar

beynim ruhumu darp ediyor ey rab!

ben yine sana sığınırım.


evet, tarumar

isyanlarım bir siyahi göçmen mi

görülmez duyulmaz hoyrat adledilir

uykusuz odamda tırnaklarıma çöken nikotin dahi benden illallah