başımda sarık

ayağımda şalvar

bağrımda toy kuşları

omzumda mavi dağlar

yaslı bir ırmak gibi

yürürüm

ayaklarımın sesinde

pirim ali'yi

görürüm

bilirim

isterler eğilsin boynum

aman diyeyim

isterim

gözüm bulutlarda öleyim

“dur hele ihtiyar”

derler

dururum

durur

üçler

beşler

yediler

utanırım

aldığım nefesten

toy kuşlarından

mavi dağlardan

görmeyen gözlerim

bulutlardan utanır

“bakma evlat

acımı süngüleyen gözlerle

ayıptır”


mirze

uşen

fındık

hasan

eyyy çemê munzurî

derdo giran…

dün

son isteğimi sordular

istedim

şu güzel kederim

yetim çocuklara yetsin

sakalımdan ağan gözyaşımı

karıncalar içsin…

ama sustum

onlara karşı

varsın

buğday diye

bizi biçsinler

boynumuzda

bıçak bileyip

soğuk nefeslerini

göğümüze sürsünler

nasılsa kınımız

kanımız

burada

eyyy Hızır

biz bu alemde

meymanız

karışırız toprağa

ve can

insan

eğilip öpmezse toprağı

çürür

“yavrum

basma gölgemin üstüne

zulümdür”


el-aziz

buğday meydanı

boynu bükük

darağaçları

üzülürüm

yurdumun ağacına

alacağı canın hesabına

kederim

tekmil gövdemi titretir

yoklarım üstümü

mintan

ter

yurdumun toprağı

yoklarım içimi

korku

nefret

acı

hiçbiri yok

işte karşımda

sırr-ı hakikat kapısı…

az sonra asacaklar

on yedisinde reşikimi

daha küçük

bilmiyor ölmeyi

üzülürüm

yurdumun toprağına

böylesi ağrıyı

nasıl basar bağrına

uyyy uyyy

ağlar reşikim

canımdan

süzülür erenler

erenler

hele bir ses verin

durgun suyun öğüdü

zahmettir

“erenler

evlad-ı kerbelayız

canımdan süzülmeniz

cinayettir”


31 Ocak 2019 Perşembe

Gültepe