Senin ellerinden bahsedeceğim biraz, kırmızı elmaya yapışan bembeyaz teninden.

Bir süs gibi gövdende salınan o antika mücevherden.

Zamana ayak uyduramayan, silikleşen kaburgamda beş parmağın izi.

Senin ellerinden bahsedeceğim.

Parmaklarından akan tek tek, nar tanelerinden.

Evsiz ellerine aldığın silahı göğsüme dayamakla, damar damar biriken kirli kanım kurur sanmandan.

Ve pekiştirerek küllü sobayı, avlumu boydan boya yakmandan.

Pelerinsiz acılarımı kahramanca çırpıyorum yüzüne.

Sende saf bir silah var.

Evsiz ellere yakışmaz cüretkar tabancalar.

Senin ellerinden bahsedeceğim biraz.

İnsanın elleri evsizleşirse kaldırır kolunu, sökmek ister yerinden.

İnsanın gülüşü, ellerinden.

Ve süzülüşü çakıllarda.

İnsanın elleri kirlenirse, kalkar evine dönmek ister.

Saçlarından akar şakağına rüzgardan esameler.

Ve ellerinden bahsedeceğim biraz, yakamda kan güllerinden ve katmerleşerek avcumda büyüyen o ilk çiçek, orkideden.

Hep sırtı bana dönük o bembeyaz ilkbahar serinliğinden.

Kulağı çınlatan naif melodiden.

Bir parça da olsa sönen o beyaz yangının sırtımda ki izinden.