Ne büyük sevinç, aynı fotoğrafçıya

Tebessüm etmişiz seninle, aynı anda

Ne yazık fotoğrafçı farkında değil

Artık o fotoğrafta yan yanayız yalnızca.

Bu “yaşamak”tır bana göre bir ara

Fotoğrafçı için yalnızca verdiğimiz bir iki lira

Senin için ise hep üzüldüğün kısa

Sayılmayacak kadar uzunca bir geçmiş, bir yara



Şimdiyse şakağımdan yorgun terler damlıyor,

İlk defa öptüğün, hâlâ sana ait, o terk edilmiş yanağa.

Yangınlar ağaçları deviriyor, koca ağaçları deviriyor

Senden aldığım dakikalar gibi Amanoslar’da!

Öfkeli bir işçisin her vakit yüreğim ve beynim arasında

Öfkeli ve haklısın hep, saçağına sığındığımda

Karnı sırtına yapışmış bu halk gibisin sen her vakit

Ne yazık haberin yok,

Seni görüyorum dalıp dalıp ağaçlara

Seni ve ipince bedenini fotoğrafçının, yalnızca

Ne yazık farkında değilsiniz bunun

Ne yazık, değilsiniz bunun farkında!



Çerçevesiz fotoğrafta gökyüzü dağılmıyor etrafa

Hem, sınır konulamaz denize, göğe, üstündeki maviye

Durup odaklansam akıyorsun bulutla, döndükçe dünya

Bulutlar Fikret’in çocukları gibi ak, hayatım gibi kara

Fotoğraf mavi, alabildiğine kahverengi gözlerin

O gözler kaldı hatırımda, çerçevenin çok uzağında

Sanırdım ki sınır konulamaz sana ve bu aşka zamanla



Durup işçi ellerle ölmeden izlesem fotoğrafı,

Tamir edilecek bir şeyler var mutlaka orada

Burnumdaki mahzun kokun gibi dağılmasa gözlerin

Sarhoş deniz türkü söyler gibi yine arkamızda.

İş değil, sen yoksun artık o terk edilmiş fotoğrafta!

Ben, fotoğrafçı, çerçeve, sarhoş kaldık yalnızca.