Beyin fırtınasına bence devam, ne dersiniz?


Soru: Fırsatçılar ortada atlarına binmiş, şaha kalkmış geziniyor desem; hatta dövizdeki artışın dış ülkelerin, yani batının, Recep Tayyip Erdoğan’ı içteki adamlarıyla bastırarak ülkenin ekonomisini batırmak yönetimden uzaklaştırmak içindir desem ne dersiniz?


A- Artışlardaki seyre bakarsak size katılıyorum, tetikliyor olabilir şu hareket mareket, buna katılmıyorum. Yani bir hareket yaparken dışarıdan mı izin alacağız? Bu arada fırsat eşitsizliği ile sömürmek için adım atan Batı’nın müdahalesi olarak görüyorum, bunu başaramayacaklar ve ülkemiz şahlanarak yoluna devam edecektir.


B- Ben de bir alıntı ile cevaplayayım: “Avrupa’da hâkim sistem olan feodalizm, burjuva sınıfının yükselmesiyle birlikte güç kaybetmeye başlamıştır. Zamanla burjuvalar siyasi olarak üstünlüğü ele geçirmiş ve feodalizmin yerini liberal anlayışa dayanan kapitalizme bırakmasına olanak sağlamışlardır. Burjuva sınıfının genel karakteristiğine bakıldığında ise bu topluluğun ticaret ve sanayi ile ilgilenen kesim olduğu dikkat çekmektedir. Sanayi Devrimi’nin getirdiği yeniliklerle birlikte burjuva sınıfının siyasi hâkimiyetine ekonomik üstünlük de eklenmiştir. Üretimdeki patlama ile birlikte Avrupa’da pazar arayışı artmış, denizaşırı sömürge faaliyetleri yayılmaya başlamıştır.” Kısacası sömürmenin adı ülke ekonomisini çökert, neyi varsa elinden al.


C- Cumbada oturan Cevriye aşkı, yüreğinde derinden hissetmesine rağmen hala aşkına karşılık bulmadan derin düşünceler içinde oturmaktadır. Az sonra kapının önünden geçecek olan Nuri’yi beklerken dolar ve eurodaki artışların onu ilgilendirmediğini, atan kalbinin hızlı atışlarıyla hızlanan dolar-euro yükselişinin hızını, kalbindeki hızlı yükselişin sesinin yüksek volümü ile bastırdığını söyleyebilirim.


D- Derin düşünceler içinde kaybolmak istemiyorum, bu beni ilgilendirmez, devletimiz gereken cevabı zaten veriyor, laf kalabalığına gerek yok sanırım…


E- Eleştirisel olsa da ben de bir alıntı ile cevaplayayım: “Sömürge arayışı döneminde kapitalizme paralel olarak ulus devletler inşa edilmiş, piyasa serbestisi ilkesi benimsenmiştir. Piyasa görünmez bir el vasıtasıyla kendi kendine işlemekte, devlet müdahalede bulunmaktan kaçınmakta ve güvenlik, eğitim gibi asgari-kamusal faaliyetleri yerine getirmektedir. Her şeyin yolunda gittiği izlenimi veren bu sistem, devletlerin pazar arayışı ile bir krize sürüklenmiştir. Yeni sömürgeler edinme isteği savaşlara sebep olmuş ve ülke ekonomileri ciddi bir zarar görmüştür. Çok sayıda ürüne karşın bu talepler bu üretimi karşılayamamış, birçok sermaye çökmüştür. Talebin düşük olmasının önemli bir sebebi ise toplumun büyük kesiminin işsiz ve yoksullaşmış olmasıdır. Tüm bu gelişmeler sonucunda dünya 1929 yılında büyük bir kriz yaşamıştır.” Ve hala bu krizler devam ederken oynanan oyun meydandadır.


F- Farklı bakış açılarına bende katılıyorum. Şu anda müsait olmasam da katılım için yanınıza varacağım, bilginiz olsun.


G- Günler birbirini kovalarken ekonomide oynanan oyunlar belli iken, kurlardaki hareketlenmeler devam ederken, Gülten hala diyete başlayamadan tıkınmaya devam ederken, büyüyen poposu göğüsleri ve karnındaki değişikliklerle kilo aldığından yakınırken bir türlü diyete başlayamamanın pişmanlığını duymaktadır.


H- Haydi bir alıntı da ben yapayım: “Sanayi Devrimi’nde üretim gücünde yaşanan artış ve serbest piyasa ekonomisinin etkisiyle Avrupa’da üretim oldukça ileri seviyelere taşınmıştır. Ne var ki 20. yüzyılın başlarında yaşanan iki dünya savaşı ve üretime karşılık gelmeyen bir talep yoğunluğuyla birlikte ürünlerin piyasa değeri oldukça düşmüştür. Liberalizmin savunduğu ekonomik hayatın rekabetçi modelinde tüm iktisadi unsurların kendiliğinden dengelendiğine inanılmıştır. Ancak sıklıkla tekrarlanan bu kurallar, kapitalist gelişmenin belirli bir evresinden itibaren gerçekleşen olaylar karşısında doğrulanamamaya başlamıştır. Tekeller ve oligopoller, 20.yüzyılla birlikte yadsınamaz bir gerçeklik haline gelmiştir. Bu olguların her biri kutsal rekabet kuralını yalanlamış, aslında devlet de yeni oluşan bu düzene müdahale etmeye başlamıştır. (Doğangün Yasa, 2017, s.289.) Serbest ve kendi halinde rekabete dayalı bir ortamda yürütülen piyasa ekonomisi işe yaramamış, kapitalizm büyük krizlerinden birini yaşamıştır. Üretim araçlarını elinde bulunduran kesimler üretimlerini sürdürmek amacıyla işçi çıkarma yoluna gitmiştir. Aynı süreç içinde işsizlik oranları yükselmiş, üretim durma noktasına gelmiştir.”

Bugünlük de bu kadar, hoşça kalın.


Kaynak alıntılar:

Hacettepe Üniversitesi/ Sosyal Bilimler Enstitüsü/ Kamu Hukuku Anabilim Dalı/ Tezli Yüksek Lisans Programı/ Serbest Piyasa Ekonomisinin Ortaya Çıkışı ve Gelişmesi Bağlamında Özelleştirme: Türkiye Örneği/ Merve Yiğit.