Güneşin doğuşundan beridir bir fırtına

Koptu sabaha karşı yıkıldı balkonumda ne varsa

Kaldırımlardan söküldü toz toprak

Rahatları bozuldu belli ki!

Senden midir sana olan hasretimden mi

Durulacak gibi değil sert rüzgarlar

Boyun eğmez ağaçlar iki büklüm

Nereden buluyorlar bu cesareti?

Gökte bulut bile tutunamıyor.

Son gayretiyle hüzme hüzme giriyor güneş penceremden içeri


Belki saçların uçuşuyordur şimdi rüzgardan

Güneşe aldanıp ince giyinmişsindir

Zaten ellerin hep soğuktu, üşümüşsündür.

Bir kahve tutuşturmuşsundur eline

Böyle zamanlarında hep kahveyle ısınırsın sen

İzmir'in havası mı kararsız yoksa

Fırtına içimde mi kopuyor bu kadar?

Delirmekte miyim?

Bilmiyorum.


Ne zaman aklıma düşsen habitatım bozuluyor

Denizler kabarıyor, rüzgarlar esiyor delice

İçimde büyüyen kartopunun dayanacak takâti kalmadı

Çığ, düştü düşecek.


Güneş çekildi yuvasına dağların ardındaki

Defaâtle sakinleştirmeye çalıştığım rüzgar

Dindi çok şükür.

Sessizlik,

Geri döndü hüküm sürdüğü topraklara

Anlaşılan huzurlusun uzaklarda

Anlaşılan mutlusun

İçime rahatlık çöktü

Anlaşılan evine ulaştın.

Yorgunluğunu atmaya bir film arıyorsundur

Belki de bir kitap başucunda

Kalemin elinde satır altlarına dikkat çekiyorsundur.

Belki bir kaç mısra arıyorsundur klasiklerden

Düşüncelere dalıp uzaklara bakıyorsundur.


Kim bilir bir gün sahaf kokulu kitaplardan

Sana mısralar okuyacağım sarı silik renkli yapraklarda

Sen yaslayacaksın sırtını göğsüme

Saçlarınla oynayacaksın nazlı nazlı

Hava ılıksa birer kadeh şarap

Isırıyorsa, dumanı tüten iki kahve

Şehri uzaktan izleyeceğiz yüksek bir manzaradan

Muhtemelen yutarım sözcükleri heyecandan

Beraberce güleceğiz acemiliğime

Zira hiç beceremem seslice şiir okumayı

Şiirler de yetim kaldı

Çok erken terk etti Orhan Veli dünyayı

Bir kırk yıl daha yaşasaydı

Sana daha fazla şiir okuyacaktım.