Ah Fleur!

En tutkulu günlerin sonunda neden yalnız kalırız?

Mutluluğu, dinginliği neden dövmeye çalışırız mutsuzlukla?

Kapımız neden sokağın en çaresiz kısmına açılır ki?


Sesin kısılıyor Fleur,

İşittiklerini açığa çıkaramıyorsun,

Zamanın sana sunduklarını köreltmekten ziyade

Söze, öze, zamana meydan okuyorsun.


Bu böyle gitmemeli Fleur,

Sabahın ilk ışığında beni düşünmemelisin.

Herkes yok olup gider zamanla,

Yenilerek veyahut kazanarak,

Çürümüş bedenlerini ardı arkasına dizerek.


Beni dinlemelisin Fleur,

Kulaklarını tıkayarak ve söylediklerini unutarak dinlemelisin.

Söylediklerim bir fısıltı gibi gelmemeli sana,

Benim bağırmamı sağlama, tüketme kendini.

Kadehimdeki şarabın yaşı benden büyük,

Bundandır fikrimin kutsallığı.

İnsanlar birer tuzaktır diyorum sana,

Beni dinlemelisin.


Bilmelisin Fleur,

Fikrimin yaralarını bileyip sana geldim.

Senle aynı yağmurun altında ıslanmak,

Bin dereden su getirip o suda boğulmak gibi.

Bu yoksunluğu bilmelisin.