Artık benim için tükendi umut
Mendilini yaktı zaman
Miadını tutuşturdu anılar
Selamsız sabahsız bir güneştir bu doğan…
Bir teessürdür yüzüme dokunan rüzgar
Külfetini çekemediğim dünyanın
Mutluluğunu beklemenin ne anlamı var
Şimdi saat hep 12'ye çeyrek var…
Çiğlerini döktü çiçekler
Çatladı toprak, soldu mavi
Tükendi hasreti göğe ağaçların
Hepsi birden bodur kaldılar.
Şikayet, yalnız bir şikayet vardı
Bu alemden, tebessümü bile sıyıran yüzlerden
Halbuki bilmediğimiz nice giz vardı
Öyle mektum ki gidişat…
Soğuk, suskun bir füsun üstümüzdeki
Çıplak, hayretsiz, soluk
Tuhaf, küskün, bayağı…
Kıyamıyorum! Özür dilerim.
Akışsız, döngüsüz bir zaman
Nedeninde ve nedensizliğinde çakılıp kalan
Layık olamayan, kıymetsiz, atıl
Zail olan tüm gayelerde hep aynı ilmeksizlik
Durulacak yer, amalar, fakatlar, bileler, belkiler
Üst üste yığılıp kaldılar.
Temaşa ile seyredilen bir entrika değil
Boğulan bir sessizlik de, yalnız sezişsizlik
Katmer katmer serabın ardına saklanmış bir gerçeklik
Seçilmez en ayık tahassüsle bile
Binbir esefle yaşanmaya mevkuf sensizlik.