Bazı sabahlar, bilhassa bir işle meşgul olmayacağım günlere uyandığım sabahlar bir şeyler üzerine uzun uzadıya düşünürüm. Yine bugün o sabahlardan biri. Şu an yaptığım gibi yazılan ama basılmayacağını bildiğim öyküleri, hiç sergilenmeyecek resimleri düşünüyorum. Peki neden yazıyor, neden çiziyoruz? Benim sebebim belli, ben kendime yazıyorum. Kendimi mesut etmek için uğraşıyorum. Kocaman betonların, egzoz gürültülerinin, hayat karmaşalarının arasında nefes alabilmek için yazıyorum. Bu söylediklerimi şiirle ifade edebilecek olsam muhakkak şiir yazardım. Bunlar benim kendime söylediğim sebeplerim, peki sizler neden yazıyorsunuz? Elbette kendinizce sebepleriniz vardır(benim gibi). Çoğunuzu tanımak isterim. Şu an sorduğum bu soruyu sizlerin yüzüne sormak isterim. Belki sizler kafamda canlandırdığım gibi; sabah lokantada garsonluk yapan, akşamları lokantanın masalarının üstünde uyumadan birkaç satır yazan kişi değilsinizdir. Veyahut bir sahil kasabasında hiç evlenmemiş, aşkı okuduğu kitap karakterlerinde yaşayan ve özellikle o yağmurlu kış gecelerinde, bu fikirlerini bir insanla buluşturuyor gibi telaşla kağıda yazan otuzlu yaşlarındaki kadın değilsinizdir. Bu yüzden sizleri aramaya çıkmıyorum. Kafamdaki alacalı çilli yüzlü kadını, elleri nasır tutmuş genç adamı başka hâlde görmek istemiyorum. Ama biliyorum ki sizler de beni kafanızda farklı şekillerde hayal ediyorsunuz. Hangi vücutta veya güzel, çirkin olmamın önemi yok. Zaten sadece hayal etmek istemiyor muyuz hepimiz? Mahzuru yok. Birbirimizi tanımadığımızdan zaten gönül rahatlığıyla yazıyoruz bunları. Hayallerinizdeki kişiden selamlarla...