Yolun başına dikilmiş
Sopasıyla tahtıyla
Ardarda biriken güz
Karı avuçlarında tutan gök
Bırak inadı
Sana incili kaftanlarla sunduğum umutlarımla
Bir beldeyi sulayan damlaları anlatıyorum
Sıvışık ve polyester kaplı kalabalıklar
İşte dudaklarımın tazyikiyle serdiğim gevezelik
Kalın kaşlı ideolocya örgüleri
Bir yüzü kaplayan renklere bulanık kendirlerle dizginliyorum kendimi
Ihtırdım ruhumda dinlenen azgın çerçiyi
Ve bu debdebede tek pazar payı benim
Hazımsızlığı bir karın ağrısına bağlanan hayat
Kimin umurundasın
İşte bir şimşir dağınıklığında duran günlerini karaçalı ile perdahlıyorum
Zift ile dolduruyorum ikindi yarıklarını
Sıyır etimden pervasızca dalgalanan gafletimi
Alnımı bir kumsal yumuşaklığıyla sıvazla
Şimdi bir kadına teslim ediyorum kendimi
Ayaklarım doğrulur yadsıdığı düşüncelerden günlerden gecelerden
Ona sesleniyorum
İşte hayatı bir sirtakiye çevirdim
Altında demir eriyen bir sıcaklıkta pişirdim
Kemirdim en huylu yerlerini
En sonunda
boğazıma takılan dişlerini de yuttum
İşte kapındayım artık
Bütün kirimi
Kapı önünde duran paspasa saldım
Sonra kapında iki tık tık
Diyorum ki
Bir gün senle boyadığım göğüm sarsılırsa ansızın
Görmeyeyim
Gözlerimi kirpiklerim çıkarsın