Ama ben böyle olmamalıydım.
Asmamalıydım ruhumu beş karış.
Kavga etmeden aynayla peşine düşmeliydim nefsimin ve her el gibi adım başına savurmalıydım sıradanlığı.
Basit ve sağlıklının gücüne inanmalı, azla yetinebilmeliydim.
Mesela bu denli lüks görülmemeliydi şefkatin azığı,
Ya da içmemeliydim gölgemi, hiç delmemeliydim mavinin ardını, kahvenin altını.
Ben, -evet, her karaciğerli her börekli düş makinesinden biri gibi-, içi delik bu yirmimde kitlenmemeliydim.
Şimdi yalnızca, sessiz ve ansız bir paydosun ardında koşmamalıydım.