Gün doğuyor, düzlüğü masa örtüsünü çağrıştıran bir dağın tepesindeyiz. Tepeden aşağı iki dağ arası ter gibi akan su damlaları... Yürürken kekik ve dağ çiçeklerinin arasından geçiyordu. O an dedim ki: Bir kekik kokusu bir de bu kadının kokusu.


Mahkumum artık, ne o var şimdi ne de bir karış toprak.

Her yer beton, apartman, gecekondu, ekmek teknesi.


Sabaha karşı üç. Dörde dört bir kaldırım taşı satın aldım. Tapu senedi çocukluk hakkım. Malzemeden çalmışlar, hakkından fazlasını vermiştim.

Taşları söküp toprağı öptüm. Dörde dört kaldırım taşı, toprak sabaha kadar benim şimdi.


Her gün aynı kaldırımdan geçip sorun olmadığını fark etmeyenler, yarın sabah işe giderken düzenleri bozuldu diye belediyeye sövecekler belki. Kim bilir... hangi boru patlayıp işlem gerektirmişti?

Kaç kadın... çöpten çıkardığı ekmeği, çocuklarına yedirmek için gazete üstüne sermişti?