Zaman içime akıyor,

İçimde bitmek bilmeyen bir yolculuk

Akıyor, mütemadiyen akıyor

Beni de beraberinde sürüklüyor.

İçimdeki bu yolculuk

Beni hüzne sürüklüyor 

Bitmek bilmeyen bir hüzne.

Akıyorum, zamanda.

Zamanda sürüklenir mi insan?

Ben sürükleniyorum.

Zamanı durdurmak, içimde durdurmak istiyorum.

Bir nebze olsun iç huzura kavuşabilmek adına

Zamana yön vermek istiyorum.

İçimden dışıma,

Bir irin gibi akıtmak istiyorum.

—Bak etrafına.

—Bakıyorum.

—Ne görüyorsun?

—Zamanla, zamanda sürüklenen insanlar, zamanın götürdüğü yere, bir su misali akan…

—Gördün mü, kimseden farklı değilsin, herkes aynı telaşın içinde bir o yana bir bu yana gidip duruyor işte.

Sürekli kendimle yaptığım bu konuşma bir nebze de olsa iç huzura ermemi sağlıyor.

Sonra duvarlarla konuşmama şahit oluyorum,

Bedenimin bir kenarda oturup ruhumun duvarlara yaptığı konuşmalara…

Ruhuma kavuşmak ihtiyacı sarıyor sonra beni, ona yakınlaşmak istedikçe uzaklaşıyor hissediyorum.

Zamanı yakalarsam onu yakalarım diye çırpınıp duruyorum sonra saatlerce, günlerce.

Sahi ya ben mi farklıyım yoksa diğer insanlar mı farksız benden.

Günlerce, yıllarca kafamı sorgulayan soru bu ve sanırım daha yıllarca kurcalayacak olan soru…

—Kalk gidelim buradan.

—Peki ya nereye?

—Bilmiyorum, kendime, kendime yetebildiğim bir yere…

—Mütemadiyen kendime yetmeye çalıştıkça bunun için saatlerce çaba sarf ettikten sonra günün sonunda daha da eksildiğimi fark ediyorum, tamamlanmaya çalıştıkça eksilmek nedir bilir misin? Devamlı yarılanmak, bedeninin bulunduğu yerde fikren veyahut ruhen bulunamıyor olmak ne demek bilir misin sen, ben biliyorum ve sen iyi ki bilmiyorsun.

Sürekli bir yere yetişme telaşesi içinde kendime, 

Kendime geç kalıyorum.

Müsait bir yerde bırakır mısın?

İyi günler.