Büyük bir dikkatle baktı rengi saman sarısından hallice sokak lambasına. Dışarıdan bakıldığında çok düşünceli duruyordu. Belki de bir şeyleri çözmeye yakın zannedebilirdiniz onu. O derece vakurdu. Oysa o, hiçbir şey düşünmüyordu. Zaman zaman çok düşünmüş, hatta bu yüzden düşündüklerini eyleme dönüştürecek zaman ve güç bulamamıştı kendinde. Şimdi sadece geçmiş zamanın bir alışkanlığı olarak, belki bir tik olduğu dahi söylenebilir, dalıyordu herhangi bir hareketsiz nesneye. Dışarıdan onu görseniz, daha önce de söylediğim gibi, onun bir şeyleri açığa kavuşturmanın hemen öncesinde olduğunu düşünebilirdiniz. Ama söylüyorum size, o daha başlamadı bile.


Gece 2, balkonda yalnız. Dışarıda herhangi bir hareket yok, dolayısıyla sessiz. Geceye eşlikçi sadece saatin rahatsız edici ritmi ve nefes sesi. Ahenksiz. O ise bunun farkında bile değil, birçok şeyin farkında olmadığı gibi. ‘’Derdi ne?’’ diye soracak olursanız, inanın bana bunun net bir cevabı yok. Hiçbir zaman dert tek bir nedenden müteşekkil olmaz, farklı unsurların kesişimidir aslında. Ancak Türkçe’de tekil bir ifadeyle çoklu anlamlar ifade edilebilir. Sanıyorum bundandır, çoğu zaman derdi tekil bir olgu zannetmemiz. Dert, soyut ve çoklu bir olgudur ancak dert sahibi olabiliriz, dertler değil. Belki o da tam olarak bunu düşünüyordu ve fakat ben bunu bilmiyorum, dolayısıyla siz de.


Ben bunları yazadururken, söylendi birden: ‘’Herifçioğluna bak, vurdu voliyi tam on ikiden.’’ Herifçioğlu demek nereden aklına geldi onu da bilmiyorum, belki yaşındandır diye okkalı bir tahmin yapıyorum, doğru. İlk bakışta doksan bilemedin yüz yaşında. Volinin ne olduğunu anlamak için uzanıyorum pencereden, sokak ortasında devasa bir araba. Volinin ne olduğunu anlıyorum. Ama herifçiyi de oğlunu da tanımıyorum. Bir tahminde daha bulunup, kendi derdime dert ekliyorum. Yine de dertler etmiyor. Hazır pencereye çıkmışken ben de dikkat kesiliyorum, saman sarısı sokak lambasına. Samanlar yanmaya başlıyor aniden, kızıllaştıkça kızıllaşıyor ışık. Yelkovan daha da hızlı kovalamaya başlıyor akrebi. Saçma sesler çıkarmaya başlıyor mekanizma. Hiçbir şey düşünmüyorum, düşünsem yapamam da zaten. Aynı Türkiye gibi.