normalde de duygularımı ağır yaşarım ben, en ufak şeyden etkilenirim hemen. bir kedinin miyavlaması bile mutlu etmeye yeterken, bir çiçeğin solması ağlatıverir beni. lakin gecelerim ayrı bir yoğun sanki. ayrı bir hüzün çalıyor kapımı izin dahi istemeden içeri giriyor, şaşıp kalıyorum. engellememe fırsat bile vermeden acıtıveriyor kalbimi, nedenini bilemiyorum. belki tüm günün yorgunluğu birikiyor üzerime, belki de tüm yaşantımın acıları süzülüyor yavaş yavaş. nedensiz bir ağlama isteği birikiyor içime, hüzünleniyorum. okuduğum bir efsanede; nedensiz gelen ağlama isteklerinin sebebinin, kimsesiz olup da ölen insanların ardından akacak olan yaşlara neden olması diye geçiyordu. o geliyor aklıma, ağlamama bir kılıf uyduruyorum. artık nedensiz değil ağlamam. ben tanımadığım bir ölünün ardından gözyaşı bırakıyorum. mezarındaki hayali çiçekler yeşeriyor gözyaşlarımla. zihnimde bir bahçe yeşertiyorum. bir gülsem solacaklar sanki, o gece hiç gülmüyorum. gece yoğunlaşan duygular ele geçiriyor beni. ta ki güneş doğana kadar. güneş doğup da gecemi kapatana kadar.