bir geceye doğdum yüzlerce yaşımda.

kuş cıvıltıları, uçan kelebek kanatları olmadan.

alabildiğine gerçekken dünya,

ağladıklarımın ardından bakakaldım.


bir sabah kaldırdım cenazemi yatağımdan

gecesinde ninnilerimi söyledim beşiğimde.

yanan ağıtlar birkaç dizeye sığmadı;

büyüdükçe büyüdüm,

onları da topladım içime.


gökyüzü masmavi değildi,

çayır çimen koşmadım,

güneşin ruhu anaçlığıyla sarmadı solan tenimi,

gecenin karanlığında bir soluk aldım.


sancılar, sancılar, sancılar

ne kesildi çığlıklarım ne tenhaya kavuştum.

kırılan kemiklerim parmak uçlarıma kadar acırken,

dikilmiş bakışlarım yağmur ormanlarımı yakarken,

kaburgalarımın arası açıldıkça açılırken,

bir kartal süzüldü gökyüzüne.

ağrılarımın içine bir ben doğurdum.


doksanını görmüş bedende meraklı bir çocuk.

uçurtmalarım yok birbirine dolanan.

varsın olmasın cancağızım,

her gece tavanımda soluklanırken onca ressam.


bırakalım da bir şeyler olmayışlığıyla kalsın,

pişecek aşlara biraz ateş gerek.