Sırtımı dayadığımda duvara, kendime yabancı bir sıcaklık bulacağım.

Yüz kere anladım deyip anlamayacağım.

Ben büyüdükçe cam avizelerim parlamayacak çünkü,

Işık alan yerlerim gümbürtüye gidecek.

Yalanlarımı içimdeki cambazın ipine düğümleyeceğim.

Gölgelere isim vereceğim,

Söyleyemediğin onca şeyi yükleneceğim,

Ve böylece bir kamburum bile olacak.

Kabuğum sertleşecek, tılsımımı kaybedip solacağım.

Halbuki solmak ne ki senin gidişinin yanında.

Ağaç hışırtılarından kendime ses yapacağım,

Böylece gidip gelen dallarım sana yanaşmış olacak.

Gidişi kabullenmemek çocukluk olsa,

Bin kez çocuk olacağım.

Kapı önünde halı dokuyan kadının sabrına varacağım

Ve dokunaklı bir hal alacak sabrımın tükenişi.

Hatırlayacağım yırtıklarımdaki o dikişi.

Ve başka kumaşlarla yamanmış bir elbise olacak ruhum.

Ve böylece herkes haklı bulacak kendini.

Gösterecek, eksik yerlerimi

Ve kapadığımı başka çokluklarla.

Yazılarım boşa çıkacak okumadığında

Ve senden çocukça şeyler istediğimde cevapsız kalacağım.

Su baskını mağdur bir evde,

Soluk alıp veren bir hırkayı hatırlayıp

Üşütmeyesin diyeceğim.

Güneşten acıyan gözlerin için son bir kez iyilik yaptığım aklıma gelecek,

Ve güneşi kapattığımda gölgelenen yüzün.

Her şeyden hüzün yapmayı başaracağım.

Böylece adımda, yüzünde hüzün olacak.

Bir fotoğrafta öylece durup kalan ellerin,

Yok oluşu patikalara girecek.

Ve böylece büyüyeceğim işte,

Büyüdükçe nasıl eksildiğimi anlayacağım.

Ve bu küçülmek,

Un ufak olmak olacak.