ıssız tesadüflerin ıslık çalan sokaklarından geliyorum,

yan flüt al diline 

ve beni bağışla.

turuncunun bam teline konan kargaların kanatlarını koparttım

ardım sıra ezerek bir dağı, 

kızıl bir güneşi

öperek ahıtlarını tuttum bir ceylanın.

avuç içlerine bir gökyüzü çizmek için geliyorum

kapattığında yüzüne

gece olsun maksadında.

beni al,

bağışla...


ıslattı perdeyi yağmur çise çise.

çize çize bir kağıdı kaleme

çarşamba sokaklarındaki kırık saatleri unuttum.

patika arası et parçaları mevcut merdivenlerde,

pike çekilmiş bir bong masada duruyor

sonbaharda ağaçlar değil yapraklar dökülüyor.

kanlı gömlekler örüyorum kanepelere,

tasarım hatası bedenimin içinde

ağır delikanlılar bıçak çekiyor.

cam açık ve mahmur yüzler görüyorum dükkanlarda.

yağmur yıkıyor hala perdeyi.

cama çık,

çünkü geliyorum

beni bağışla.


dudak bükülen peymaneler ağlatırken parmaklarımı

ukde kalmış bir kahve duruyorsa eğer içinde

al bu mavi sende dursun 

bana yakışmıyor.

tavaf etmek için bir araf akşamında sigarayı

başımı ayırıp gövdemden

kesmek için ağrıyı deliksizce

kalmışsa tırnak parçaladığın anlardan eski bir ant.

al bu kül sende dursun

ellerim üşümüyor.


cama çık.

adımı ikiye bölerek geldim ıslanan perdenin altına

amaca itaat eden fiilin raconuna uygun olsun diye geldim.


yağmuru reddedip nahif bir küfür üflüyorum şimdi.

beni artık bağışlama

çünkü gelmiş olmak için geldim...