gecesi ölüme benzer bir günü kahkahalarla uğurladım

ey gölgeler, aranıza dönüyorum tiksinsem de sizden

ayırt edemiyorum aşkla nefreti

ayırt edemiyorum korkuyla gülmeyi

ne sizlere türdeş olabildim, ne sevdiklerime

garip varlığıyım reddettiğim dünyanın

ve artık gelmiyor bir şey elimden

dolmuyor ta başından, benimle dünyaya gelen boşluğum

tamamlanamaz parçayım ben, ölümle ikiz doğan annemden

hep ikizinin gölgesinde kalan

ve ona benzediği için kendisiyle övünen

artık ne güzel var ne çirkin

çözülmeyen bir düğüm var burada sadece

ve bilmediğin bir acı

bütünüyle sana yabancı

ne sevinç var artık ne yaşam

çözülüyor düğümler ölümle öylece

göçüp gidiyor, geçiyor yaşamın içinden insan

insan oluyor bu olgu geçerken yaşamdan

eskiden neydi oysa

sonrasında ne oldu

zamanla birleşirken filizlenen şeyler

zamanla çürümüyor mu sonunda



II 


sesi duyulur yaslı evlerden sevgilinin

hep ölen, hep ağlayan o'ymuş gibi

tek dileği var bu yaslı gölgenin şimdi

onun için ağıt yakmanı istiyor görmüşken dibi

çınlat kulaklarını, del kalbini onun

bir çentik at bileklerine ve besle onu kanınla

sen ki sevişmekten korkan insan artığısın 

nedendir, uzatmadın dudaklarını

gömdün varlığını toprağın kuytu geçmişlerine

gömdün, olanlar gerçekmişçesine

evet, hayalperest bir olguyum ben

kısacık bir ömrü asla bağışlamayacağın

ve asla onunla bütünleşmeyeceğin

gerçek ve değerli şeyler ister insanoğlu

geçim ve çocuk, yaşam ve refah, akıl ve sağlık

oysa şiir yazıyorum ben



III 


elveda ruhun sevecen yönü

bir düş gördün mü hemen tutulursun sen

yüzümde biriken morluklar senin eylemsizliğin

senden doğdu bu sancı, sendin onu büyüten

ortaklaşa suçumuz hayatlarımız

sen bitkin orada, ben, ah, bilsem

bir acıyı büyütüyoruz sırt sırta

bu bizim çocuğumuz, gece üç gibi uyanıp ilgi isteyen

sabaha kadar uyutmayan ama amaç veren

dünyanın en tatlı çocuğunu yaptık seninle

uykumuzu bölüp gece yarıları, ruhumuzla beslenen