Şimdi geriye çekilmiş bir yay gibi savruluyor ağaçlar.
Toprak soğuktan saklanmak ister gibi yüzünü örtüyor yapraklarla,
sanki binlerce yıldır yaşadığı bu sessiz mevsimin adı kış değilmiş gibi.
Bir çocuk sakız çiğnemekten sıkılmış ve yere atıyor sakızı.
O zamana kadar bilmiyor açıkta olan eli gibi sakızı da dışarıya atınca kelimeler gibi kaskatı kesildiğini.
Bir tren geçiyor ama camları mahremiyetle buğulanmamış,
çatılarda biriken mızraklar ürkütücü soğuğun senfonisini iliştirmiyor kulaklara
ve gözlerimiz soyunmuş ağaca,
topraktan başlayıp göğe cıkana kadar bakarak kaybolamıyor.
insan elleri üşüyen bir yoksunlukta hep vardığın yeri söyleyen karanlık trenin içinde git-gel yapıyor.
Tamam da niye istemeyecekmişim ben tüten sobalarda göğe çıktığım çocukluğu,
neden istemeyecekmişim nerede neden olduğumu bilmediğim bir hafilikte var olmayı.
bir taburenin üstünde oturup neden kahve olarak dibek kahvesi yudumlamayacakmışım.
madem yudumlamaya başladık bu kahveyi,
harman kalana haram ola bu hayat deyip
Bir sigara sarmadan mı gidelim yeryüzünün karanlık evine
Bırak dostum hikayemiz
''Kişinin kendisiyle savaşmasını ve yenmesini kendini dönüştürmesini hayati bir sorun olarak algılamaya çağıran çarpıcı ve sarsıcı bir roman olsun'' mu diyeyim
Büyük saçmalık, olur mu öyle şey allah aşkına
Neyin sarsıcılığı ve çarpıcılığıymış günden öte
Bu arada ağaç hala aynı
Yapraklar çok çok düşüyor artık
Herhalde kış geldi dostum
Çocukluğumdaki gibi yine ellerim üşüyor.
Reyhan Polat
2021-04-17T10:46:06+03:00Ben de beğendim şiirinizi. Üslubunuz, betimlemeleriniz güzeldi. Elinize sağlık.
Nejla Yurdakal
2021-04-17T01:16:31+03:00Betimlemeleriniz çok sıcak geldi , güzeldi kaleminize sağlık.