Sanki ne gidecek ne de kalacak yerim yokmuş gibi. Kim olduğumu şaşırıyorum sürekli. Yıllar önce kendime yazdığım bir mektupla tanıştım kendimle. O yılların da öncesinde herkesten yabancıydım kendime. Zaman zaman hala o yabancılığın yükü biner omuzlarıma. Biraz ağırlığı oluyor tabii, ağırlık kalbimi kamburlaştırıyor ama alıştım zannediyorum işte. Gitmeye meyilli bir insan oldum hep ve herkes bir gün gider diye inandırdım kendimi. Çok inanmıştım, böylece kendimi koruyordum amansız terk edilmelerden. Herkes gider, sen kendinden gitme yeter ki diyordum kendi kendime. Bilmem, o zamanlar güzel geliyordu kulağa ama şimdi gitmelerini çok zor kabulleneceğim insanlar aldım hayatıma. Bir depresyon hali mi bu, yoksa geçmiş yıllardan süregelen bir kırgınlık mı? Ben sevilmeye de hiç alışık değildim zaten; inanamıyor, beni nasıl böyle şefkatli sevebilir diyordum. İnanamıyordum ama sevilme düşüncesi de ne bileyim, kalbimi gıdıklıyordu sanki.