sessiz parıldayışın birleşiyor maviyle sonsuz

ışığın kıyıya vurmuyor

sana çürüyorum çakıl taşlarıyla ıssız

savrulup dipsiz rüyalara

falezlerde yitip giden 

hayaletim kıyında uçsuz bucaksız

bir rüzgar olmak isterdim ruhunu dalgalandıran

yaşıyorsun göğüs kafesimde

narin denizim, hiçliğimin varoluşu...

dinginliğim, yaram

kaç hayat adanır maviliğine

sana çürüyorum sana, çakıltaşlarıyla ıssız

boşluklar uzak, boşluk uzun, upuzun boşluklar...

yitirilen her boşluğu kaplıyor kanatlarım

maviliğini aydınlatıp delip geçen güneş olup

derinliğinde kaybolsaydım...

dokunamam ki ben aşkın maviliğine

sonsuzluğunla birlikte izlerim dinginliğini

ölüm irislerime yansır

gecenin karanlığıyla yitip gidişime ağlarım

gözyaşlarım sen akar, deniz olur içime ağlar

vuslat hangi rüyadadır

yakınım sana gökyüzünden de çok!

yoksa kayıp mıyım gök ile deniz arasında bir yerlerde?

hiç görmedin mi beni denizim?

siyahlığının dehlizine dalıp gidişlerimi duymadın mı?

dokunamıyorum sana, sana var olamıyorum...

aşkın maviliğine dokunamam ki ben 

kurur gider gökyüzünden 

dinginliğin sonsuzluğa solar denizim

ölüyorum...

tek tesellim maviliğine kanatlarımı hapsetmek!

parıldayışının sessizliği senfoni olup uçar içime

kaybettiğim benliğimde çığlık çığlığa yankılanır adın

bomboş kalır falezler

aşk, istiridye kabuklarıyla göçer

beyaza kaplanır etraf...

her şey biter, göçüp gider butimar...

deniz, sessizce dalgalanmaya devam eder 

butimar, gözyaşlarıyla kendi aşkında boğulur...

butimarların göç ettiği göklerde 

günbatımları sayrı doğar!

aşkın kanatlarımda!