Bedenimi bir gün çiçek bile ekmediğim toprağa armağan ettim.
Ruhum yükseldi ilk kuşlar ile buluştu, beni görünce şaşırdılar.
Yine de umursamadan dans ettiler etrafımda, ben de eşlik ettim onlara.
Kuşları geride bırakarak bulutlara yükseldim
Onların da yüzünde acı bir gülümseme belirdi
Hatta birkaç yağmur tanesini bıraktılar yeryüzüne
Yine de unutmadılar pamuk şekerimi
Pamuk şekerim ile oturdum ipleri olmayan
Salıncağa sallanıp durdum sonsuzluğa
Saçlarım uçuştu etrafa, kokuları ile
Salıncaktaki eğlenmem son bulunca
Yıldızlara gittim, hepsi birbirinden güzeldi
Eskiden göz kırparlardı bana, şimdi dokunuyorum onlara
İlk önce utanıyorlar, sonra gıdıklanır gibi oluyorlar
Bana bir hediye vermek istercesine yıldız tozlarını üstüme serpiyorlar,
Yıldızlardan ışıl ışıl bir taç ile süslüyorlar
Saçlarımı sonra onu gösteriyorlar,
Kıskandıran güzelliğin kendisini,
Eşsiz bir şekilde parlıyor aşk ile
Dolunaya gidiyorum ama dokunamıyorum
Sanki ellerim ona dokunmak için fazla kirli,
Bakmak istiyorum bakamıyorum da sonra
Kaçamak bir bakış atıyorum ona daha sonra
Bakışlarımı alamıyorum ondan nasıl alayım
Kendimi görüyorum, kendimi...
Karmakarışık olan yüzüm dolunayda parlıyordu
Neydi bu hediye mi, armağan mı?
Dokunuyorum ona yani kendime, hiç görmemiş gibi
Sonra siliniyorum, yavaş yavaş siliniyorum
Doğru ya yok oluyorum, galiba artık Tanrı çağırıyor
Ölüm, öldüm değil mi ben? Öldüm ya öldüm
Yaşamdan aldığım bütün acıları toprağa bırakıp
Gökyüzünde en güzel anları yaşayıp öldüm.
Kulağa hiç acı gelmiyor, toprağa verdim bedenimi
Gökyüzünden aldım hediyesini.