Çıplak sokaklar, bozuk vanalar, tahta kapılar

hepsinin bir sabahı var.

Yüksek kaldırımlar, düşük kalçalar, soluk sorular hepsinin bir kaygısı.

Bir sabah buluyorum kendime, çivili bir ağacı söküyorum yerinden, bir saatin içinde olmayı düşlüyorum bir zamandır, arzularımın ensesinde guguklu bir anı ovuşturuyorum ellerimde.

Yok olmaktan ibaret oluyorum, yeniden var olmak adına bir kadeh kaldırıyorum.

Şerefime.


Soğuk yemeğin tadını en sıcak insanda tadıyorum,

çoraplarımı çıkarıp, ayak parmaklarımı alıp karşıma üç öğün ayran içiyorum,

ayrı düşemiyorum.


Üşüyen bir el oluyorum, giyindikçe ısınmayan bir ayak, doktor kansızlıktan söz ederken, ben oluk oluk kanayamıyorum.

Kanayamıyorum. Oluk oluk.

Soylu bir hayatı mümkün kılıyorum ya da bir şişe şarabı, kendime...

Her zaman yeniden başlamak mümkün, ya da bir şişe şarap daha, bir kadeh kaldırıyorum.

Şerefime.