"Ateş-i Aşkına"


Bilinmeyene gider vapurlar, yollar tıkalı

Onun için her anı bir zindan masalı

Epeyce zaman olmuş bülbül güle konalı

Gülün aşkına kül yanar Gülbaz


Bu öyle bir keder ki hali perişan

Gözleri ufukta bulamaz nişan

Doğrulmuş bilinmeze yoktur karışan

Sabahı olmayan geceye yürür Gülbaz


Tebessümler filtre, bakışlar düşman

Kavuşmanın acısı değil mi yüreği yakan

Sen bir şavksın güneşi parlatan

Gülü diken bilene küser Gülbaz


Yarenlik çeşmesinden nefretler akar

Şelale suskun, şavk yürek yakar

Solmaz sandığı gül isyana kalkar

Izdırap çölünde biçare kavrulur Gülbaz


Bülbül güle olur efkarlı beste

İç çekip oturmak aheste aheste

Bilinmez ki asıl güller cennette

Hasretiyle arza diz çöker Gülbaz


Ayrılığa hüküm vurulur idamla

Sabredip beklesek tükenmez aşkla

Fermanı yazılmış tek bir kurşunla

Hazanda bozkıra savrulur Gülbaz


Gül gitti gideli susuz kalmış

Sanki bir yokuşta nefessiz kalmış

Onsuz geçen her gün çıkmazdaymış

Tenha gölgelerde ağlar Gülbaz




Gülbaz: Güle aşık, gülden anlayan

Kalıp çalışması değildir.

Fotoğraf: S. Y. (Fotoğraf alakasız gibi gözükse de şiirime ilham vermiştir.)