I. (Ayağının Altındaki)

Gulyabani!

Bir gül desturundan doğduk çocukların

Tırnaklarına bak, çığlık çığlık yükselen,

Bu selâ nâleleri, yekâza bir tufan ise

Göğsünden yansıyarak dağılsın âleme

Ki parmak izlerim, bir zamanlar kâinât gibi kokardı;

Göğsüm yanıklarından sayısız varlık

Işığımdan taşraya kanatlanmıştı,


Fî Zulmeti'l-Leylî, geceye and olsun!

İşittik,

Ve güvendik


Ellerini tutuşumdan öteye, cebrailin de geçmesi yasaktı,

Kaf'ların gözleri vardı, ve kuyrukları

Elif noktalıydı, ben bir zamanlar aptal idim, Çim'ler sürmelerinden ağlardı,

İnanmazsan göğü kaçır da, yere ineyim


Hakikaten de bir kof söze ışıklar sapıtır; şeyhim kozmos eyütürse

Buralar kaos ile yanardı;

Söylemiştim, fakat geceyi

Kararttığım ancak miraç ile anlaşıldı;

Sen sabah öldün ve, ayna tersten dürüldü


Düz olan sedrîyi, ve bakır telleriyle beraber, toz oldu sandım, ve şeyhimi.

Uğuldadıydı başın üstündeki, ayıttı:

Düz olan yaşam ağacı vesaire idi, sedrî idi, gâyâ idi,

Ben hep söylerim

Ben bir zamanlar aptal idim,

ve Bilirdim:

"

Bütün denizi iterek âşıklardan lüfer

Sıçradı maşuğu hilâle doğru, birden.

Sanki sopa vurdu tekrâr musâ

Açtı nilüfer, battı nergiz, ve öldü kiraz

Ve dürüldü deryâ kuyruğu altında,


Saplandı kaldı hilâlin sivri alnına lüfer

Sanma tulûda güneş, kandır tanda biten

Beridir o günden, ve inci incisi gözüdür düşerek tamamlayan

Koca koca bir hilâli dolunaya,

beridir o günden

"

Sidretü'l-Müntehâdır erdi bu kezâ sırra kadem

Yekâza kaldı ortalık,

Tek defa olmak suretiyle, birden

Biten berimdir o günden