kahve telvelerinde var edilemeyen yaşamı göz ardı edebilirdi. ne kıymetsiz durum. ancak susunca unutulan kırbaç. yaşamı uyutmayan kırbaç. sıkışmışlığını anımsatan her şeyi bakır kaplarda yakması gerekirdi. belki. kahırlı putların içine gizlediği duyuları işlevini yitirmişti. sınırsızdı. anlamsızlık. dudakları yarı açık gülümsedi. uykulu unutkanlık gerçekleşmişti. başka ruhlarda yaşayan his, edilgen yollar bulmuştu. hiçleri kovaladı durdu. susunca azaldı gün. çoğalan gözlerdi. hışırtılar yükseldi.

ses, sis bulutlarının görkemini sunmuştu.

kapının kulpunu telaşla kavradı. aynı telaşla pencereye yanaştı. korkuluklar maviydi. koyu. hapsettiği gözleri süzmeye devam etti. bu sefer gökyüzü paylaşacaktı adımlarını.

uzağa tutunan sevgilinin elinden telaşla tutuşu. yok oluştu. gözetlendiğini sandı. kuyudaki parçaları nefessiz bırakıyordu. saç örgüleri çözülüyordu her yel esişinde. kurşunlar dökülüyordu. amacına uygun olmayan. kimi kimsesi olmayan. epeyce ürktü. perdeyi usulca çekti. yaslandı cama. perdeler sakladı cılız bedenini. süresiz unutulmak istedi.

odası kurumuş bitkilerin yapraklarıyla güzleşiyordu. dökülerek. canlanacağını bilmeden. mevsimin maneviyatını andırıyordu. tuhaf şeydi doğrusu. oda ranzanın dışında konuşlanmıştı. kızılca. çileden çıkmışçasına esen rüzgarın hiddeti yerle bir ediyordu, şemsiyeleri. şemsiyeler sürükleniyordu. güm... fısıltısı duyulmadı. aniden gürüldeyen gök, düşüncelerini sindirmişti. güm...

iç sesindeki tutulmuşluk odayı diriltiyordu. duvarları insan sesine hasretti. böylece hasreti diniyordu. ev hisseder varlığı. gizli. volkanik patlamaları takip eder ses telleri. kimse yok ki... gerginleşen, titreyen gök sadece. tekrar. tekrar. diğerleri unutulabilir. sesler. sonra fırfır dönen yalnızlığı çoğullanabilir ve ranzaya kendisi uzanabilir bu sefer. ölüm. korkutur. kıvrılan yılanlar korkar bedeninden. geçer. güm... güm...irkildi. kendine geldi. hemen kalktı uzandığı yerden. titrek bir ışık belirdi. büyülenmiş gözler gördü. bir sürü göz. göz. göğüs kafesindeki kuşlar çırpındıkça tüyleri uçuşuyordu sanki odada. korkunç bir bekleyiş. korkutucu bakış. kırgın yeryüzünde dal parçası olup soyuluyordu. savrulanlar dilek ağacındaki çaputlardı. tutundukları dalların, budakların koruyucusuydular. perdeyi çekti. yine. fakat az sonra tekrar açılacaktı. içi. zamanın ötesinde kovaladığı yerde değil. durduğu yerdi.

öfkesini susturanlara imrense... biçare hem. duruşu eğildi, kimin... gitgide meraksızlaşan uyku hali. yüksekten atıyor kendini. asfalta çarpılmadan. çarpmadan.

güm... gürleyen gök uykudan sıçrattı.

odanın tavanının döküldüğünü ancak saçlarındaki beton parçalarını görünce anlayabildi. güm... başını yola çevirdi. dışarıyı seyretmeye başladı. yalın ayak, kaldırımı olmayan yollarda yürüyenleri gördü. bildiği haline çentik attı. nedensiz. hatırladı. ötesini. kimsesiz üşüyen ellerini soktu cebine sonra. gözleri hâlâ dış kapıdaydı.

uygun sofralara uygun bedenler aranıyormuş, kime ne... doymak bilmezlik. düşüncesi sussa tamamdı. urlar büyüyordu karanlıkta. aydınlık saydığı her şeyi ısırganlar bürüyordu. nefesi ağır geldi bedenine. kıymetsiz görülen hırkaları birer birer geçirdi kollarına.

sanrıları artıyordu günbegün. suskun sevgililer beliriyordu karşısında. yüz yüze bakıyordu. kara. bulut. sus... gönlündeki rızasız varoluşsal şelale. değil belki. hüznü akıyordu ama. istenmeyen kalp devir değiştirmenin zamanını bulmuştu. öyle sandı. sananlar susturdu hissi. sanmak. dudaklarının yaraları soyuldukça acıttı. kalıbına sığmayanlar da sustu.

beyaz zambaklar tenin kokusunu taşıyordu. saflığın hiçe sayılan kısımlarının barınağı bedeniydi. gidişsiz. gölgesiz yürüyüşlerin derinine düşmüştü. çukur. yaşam. kızgın ses değil miydi? mırıltısı devam ediyordu. duyan olmadı. başıboş düşleri hiçbir yere varamazdı. durağan. mekansızlaşıyordu sessizleştiğinde. hırçın bakışların imtihanı geçersiz kılınmıştı. kayboluşsal sevgili yaratılmıştı odanın her köşesine. gidişler ezbere. sayın ki çıkıntı... incinen öncelikti adı. sonralık hiç. birbirini kovalayan eller, gözler kayıp. ranza boş. mezarlık birisi.

duacısı oluyordu en acınası sözlerin. gözleri örümceğin bacaklarına sabitleniyordu. gümbürtüyle kendine geldi. haykırış. odanın kükreyişi tanımlanamayan gözlerin korunağıydı. bedensiz. korunaksız kalmıştı. saklanılmalıydı. vazgeçti. öylece durdu. korkusuz saydı kendini.

göğün ateş sıçratan uzantısı olmayı diledi. paklanmıştı sokaklar. pencere mermerlerinden damlıyordu su. duraklarını saydı. ne çoktu...

içeriyi yansıtan sus. bürünmüştü gözeneklerine. sıfırlanmış bir ruhtu şimdi.