Avuçlarına dokunan kar tanelerine değdi gözleri. Ayazın savurduğu atkısının uçları dalgalanıyordu omuzlarının ardında. Beresinden sızan saçlarını okşadı rüzgar. Dağıttı kızıl tutamlarını. Dert etmedi.


Kadınlar dert etmezdi böyle şeyleri.


Hareket ettirdi ayaklarını. Gözlerinden canlı kahverengi botları bembeyaz zeminin üzerinde inliyordu. Aldığı her solukta adımlarını hızlandırıyordu. Verdiği her nefeste ellerini cebine daha da sokuşturuyordu. Halbuki cepleri küçüktü montunun. Dahası yoktu.

Şehrin mercekleri olan sokaklar karşıladı onu. Çok şey anlattı sokaklar. Ölümden bahsettiler. Önlerinde koşuşturan çocukları gösterdiler. Uzun zamandır buralarda kimsenin olmadığını anlattılar. Ama duymadı. Beresiyle kapattı kulaklarını. Sokağın yarısında fısıldaşmalar duydu. Sıfatlar yapıştı kulağına. Birkaç adamın ona baktığını gördü. Onun hakkında konuştuklarını fark etti. Konuşmamaları gereken bir üslupta. Ama dert etmedi.


Kadınlar dert etmezdi böyle şeyleri.


Parmak uçlarında biriktirdiği öksüzlüğü battı damarlarına, kanında biriktirdiği şeytanlarını dizginledi.

Eğdi başını önüne. Derin ve sessiz bir nefesi yuttu hapsetti ciğerlerine. Kaldırdı başını.

Meleklerini dinledi.

Her sokakta yeni sesler ve her seslerde yeni hikâyeler. Eğdikçe başını kalbi ezildi. Dert etmedi.

Dik omuzlarıyla yürüdü evine. Cebinde şıngırdayan anahtarlarını kavuşturdu özgürlüğe. Usul usul sızdı yuvasına. Kötülüklerden arınır gibi, bir ırmakta yıkanır gibi kurtuldu giysilerinden. Yüzünde her zamanki gülümsemesinden. Sıcacık evi ısıttı içini.

Derin derin nefeslendi, dakikalarca denizin altında kalmış gibi. Salonuna adımladığı an çarptı yüzüne acının en ilgisiz tarifi.

Babası da dahil olmuştu fısıldamalara. O da konuşuyordu konuşmaması gereken bir üslupta.

Gülümseyen dudaklarına yapıştı rezilliğin kanı. Şeytanlarının gözünden düştü meleklerinin yüzünden. Dik omuzlarına ilişti nefretin hasreti. Dizlerine sardığı karanfillerinden oldu. Titreyen kirpiklerinde eridi masumiyeti. Gözlerinde yaşattığı topraklardan sürüldü.

Ama dert etmedi.


Kadınlar dert etmezdi böyle şeyleri.


Ya da ederler miydi?


Belki de çok dert ederlerdi. Ama duyulmazdı. 

Yeterince yüksek sesli olmadığından mıydı acaba?

Ya da kulakların sıkıca örtülmesindendir belki.


Belki de kadınlar dert ederdi.


Kabuslarına sebep olacak, tek başına yürüyemeyecek kadar.

Ardına bakmadan koşup nefes alamayacak kadar.

Belki de dert etmeyen kadınlar değildi,


Diğerleriydi.