bir ömür boyu anlaşılamamak. bir ömür boyu sonu kadarca anlaşılamamak. anlaşılamayan kadınların ömür boyu kaç çıkar? kapının üstüne işaretler koydum ömür boyumu ölçüyorum bir altmış bir çıkıyor. sonra doktorun odasındaki kızın dosyası çıkıyor. marmara çıkıyor, babaannem çıkıyor. bir ömür çok çıkar gibi geliyor, 28 yıl çıkıyor -pıtır pıtır 28 yıl-

doktorun odasındaki dosyaya bakıyorum 16 yıl çıkıyor. bir arabanın arka koltuğu çıkıyor bir altmış bir çıkıyor dalmışım. "bir ömür boyu anlaşılamamak ne kadar, " diye soruyorum, "kaç para?" cevap vermiyor -çünkü ömür boyu biteli çok olmuş yani işte kadınlar ölünce cevap veremezler ve bazen kadınlar ölmeden önce de cevap veremezler-


bir ömür boyu pıtır pıtır anlaşılamamak, öyle gürültülü de değil ha, bir köşede pıtır pıtır anlaşılamamak. ben hiç, bir köşede pıtır pıtır anlaşılamayacak bir insan değilim -marmara öyleydi ben değilim- ben pek gürültülü anlaşılmıyorum, anlaşılmayışım çok ses çıkarıyor; annem "sus," diyor "baban uyanacak." 


marmara anlaşılmıyor şimşek çakıyor

ben anlaşılmıyorum gök gürlüyor. 

sayıyorum, "fırtına," diyorum "otuz beş kere üç yüz altmış beş kere yirmi dört kere altmış kere altmış kilometre uzakta" diyorum.


bir ömür boyu anlaşılmamak çok olur gibi geliyor oysa yirmi sekiz sene diyor marmara, doktorun odasındaki dosyadaki kız on altı diyor. marmara atlıyor "yabancıların en yakınıydın sen!" diyor. oysa anlaşılamamakla aynı yastığa baş koymamalı.


"bir ömür boyu anlaşılamamak," diyorum "bir memleketin tüm kadınları yerine beni anlayın" diyorum "ben size anlatacağım" , dinlemiyorlar kimse memleketin kadınlarını anlamak istemiyor ben de zaten anlatmak istemiyorum, 

çünkü ben kavga etmek istiyorum onlar anlamıyor, mücadele etmek istiyorum onlar anlamıyor, ben anlatmak istemiyorum. 


ben bir kere küçükken anlatmak istemiştim,

annemin parası yoktu alamadı;

sonra ben bir daha istemedim.