Bir buz dağının zirvesinde
Nuh`un ilk adımıydı senin bana gelişin
Onulmaz bir kalp tufanının
Doğum sancısıydı merhamet kokan ellerin
Böylesi çarpabilir miydi yürek dediğin?
Vardım sual ettim:
Şifa sunamadı bu aciz sızıma
Ne bir şair ne de bir alim
Vaslınla mümkündür bundan gayrı saadetim
Acı kahve gözlerindir
Bir ömür mesken bellediğim...
Hiç anısı olmayan köhne bir ev
Baharları filize durmayan erguvandır sensizliğim
Ve sana varmalıdır yol dediğin.
İlle de sen olmalısın
Ömrün nihayetinde bir pencere pervazında beklediğim
İnanma sen güllere
Senin kokundur misk-i amber bellediğim
Gün tükenip gece sokulunca göklere
Saçlarından süzülür ellerime
Fesleğen kokulu hüzünlerin...
Şimdi sen bana buradan seslensen
Kalubeladan koşar gelir yüreğim.
Sevgilim...
En çetin fırtınaların
Sığınağıdır bana kolların
Bilirim.
Sarmaktan bitap düştüğün hançer yaraların vardır senin
Ve dipsiz kuyularda tükenmişliklerin...
Korkma!
Benliğimden feragat edip
Yusufçuk kuşun olurum senin.
Kirpiklerinden süzülüp
Eyüb'ün sabrıyla sararım yaralarını
Duy beni...
Dilimde bir 'Güzel Adam' gazeli.
Bilmem ki daha nasıl anlatsın seni sesim
Haşa yetmez sana benim kör afal şairliğim
Ve sevgilim...
Gün gelip de bitince ömür dediğim
Vasiyetimdir, dizlerinde soğusun son nefesim.
İbrahim
2020-08-30T13:28:40+03:00"Ve sevgilim...
Gün gelip de bitince ömür dediğim
Vasiyetimdir, dizlerinde soğusun son nefesim."
Çok beğendim. Kaleminize sağlık
Reyhan Polat
2020-08-30T13:21:43+03:00Sesli bir şekilde okursanız -ım -ın eklerini çok kullandığınızı görürsünüz bence. O rahatsız ediyor tam yoğunlaşacağım derken. Kaleminize sağlık, bunun üstüne giderseniz güzel şeyler çıkar.