insanlığın tüm hatalarıyla çevrelediği
karanlık ve dolambaçlı yollar
bir türlü ışımıyor
ve beni, şehrin en ücra köşelerine sürüklüyordu
öyle ki bu ücra köşelerin birinde
beni bekleyen bir kadının varlığı
korkudan aşkı arındırıyordu
ancak tüm öldürülenler arasından
tek sağ çıkan bendim
o siyah elbiseli kadını arıyordum bu çıkmazlarda
duvarlara, direklere ilanlar astım
sonra tüm kasvetimle
bir bardak suya hasret kaldım
oysa ki saf ve berrak bir ruha ulaşmak
böylesine suyu bulandırmamalıydı
görülmek istediğim bir sessizliğin olduğu
bu sokaklarda
eski deklanşörlü fotoğraf makinemle
geride bıraktıklarım arasından süzülerek
bana kadar kalan hevesimle yürümek
tek kare içine ne kadar ceset sığacaksa
o kadar heyecanlıydı
işte bu heyecanla birlikte
artık ne hikmetli beylik sözler durdurabilirdi beni
ne sadeliğe aşık ve karnı tok hayal kırıklıkları
ben öylesine sevgisiz kaçamaklar değildim
ama saklandığım
ve sakladığım yerleri de vardı tabi
bu kırıklığın düş misali yalnızlığında savrulmaktı
belki de bana yakıştırılan
ve
sonunda kanımda taşıdığım hüznün
aradığı gaflete kavuştum
şimdi tüm çevikliğimle
aranızdan sıyrılabilirim.