HALICI KOKUSU



Bugün mahalle arasında yürürken o koku, halıcı kokusu yine geldi buldu beni. Kafamda bin düşünceyle, bilmiyorum, belki de hiçbir şey düşünmeden yürürken, kokuyu alır almaz sanki bir eski arkadaşı az önce görmüş de gözden kaybolmadan selam vereyim ister gibi geri dönüp baktım. Bakınca gördüğüm, az geride, dükkân önüne bırakılmış halılardı.


Keskin değil ama bulaşıksız, net bir koku bu. Yumuşak, sakin, sessiz... Ortaokul yıllarımda, ilk defa anamla halıcıya gittiğimde fark etmiştim bu kokuyu. Anam dükkân sahibi ile pazarlık ederken ben de dürülmüş halıların üzerinde elimi gezdirmiş, sık dokulu yün halıların yumuşak, huzurlu hissine dalıp gitmiştim. Burada, görünmez bir bulut gibi insanı saran bir şey vardı. Zamanı yavaşlatan bir şey...


Bu kokunun, dokunun ve halı motiflerinin bir büyüsü olmalı. Öyle ki halıcıların, işte tam da bunlardan teşekkül ettiğini düşünüyorum. Ortadan uzun boyları, buğday tenleri, bir üniforma gibi kumaş pantolon ve gömlekten oluşan giyimleri, her daim tıraşlı yüzleri, gözlükleri ve munis karakterleriyle halıcılar, bizzat bu kokunun bir evladıymış gibidirler... Burada geçen yıllar, aylar, günler ve saatler biçimlenmiş, gövdeleşmiş ve bir insan kılığında karşımıza çıkmıştır...


Çocukluğumu ya da ilk gençliğimi mi anlatıyor bu koku bana, bilemiyorum. Belki de o yaşlarımın gamsız günlerinin bir aziz hatırasıdır. Belki de bulduğum, henüz dağılmış bir ilkokulun huzuru, mahalle arası sokakların sakinliği, güvercin uçuşu, bulutsuz, masmavi bir kış göğüdür...




15 Kasım 2022

Gültepe